Monday, June 11, 2012

gidelim burdan lala. isviçrelilililililililerle olmasın ama.

(bir yaziyi 3 defa yazmaya kalkisip da basina bir isler gelip durmasi...)




bazi seyler var, kücükler ama hayatimin kiymetlisiler, o kadar kücükler ki muhtemelen cok az kisi onlara böyle deger veriyordur. Bu yüzden muhtemelen, kiymetlim onlar benim, adlandirmazsam belirtmezsem kimse farkina varmayacak sanki..
Mesela son kiymetlilerimden biri de kalbin böcüü. Bitmesin diye öyle sindire sindire okuyorum ki,öpücük baligin gelmeyeyim diye.. Isin komik kismi cogu zaten bildik yazilar,ama yine de ilkmis gibi okuyorum seviniyorum, gülüyorum, hüzünleniyorum, fabrigada agladim bile..


diyorum ya ara ara, ortak zevklere sahip oldugum birileri pek yok burada. hadi tamam muzik konusunda var biraz ama edebiyat ya da sinema kayip.. Dolayisiyla bu konular uzerine okumayi sevsem de konusmaya konusmaya konusmayi (ve belki yazmayi?3ayni kelime??) unutmus gibiyim.. 


Oysa ne kadar isterdim atilla atalayin hikayelerinin de etrafimdakilerce okunmasini, küüden kürk mantolu madonnayi cikarmak misali etki yaratmasini, ironinin arkasindaki hüznün bilinmesini, deliler denizi demenin anlamli olmasini, bagaj ya da dolaplarin sadece esya saklamak icin kullanilmayabileceginin kavranmasini..


Turkce konusanlarla basaramasam da lab.daki isvicreliye ufaktan asilamaya basladim mi ne? Yok, atilla atalay degil. Benim basarim da sayamam zaten bunu,müzigin evrenselligi mi demeli?.. Lab.daki isviceli önceki gun gayet turkce olan büyük ev ablukada sarkilarina eslik ediyordu, iyi mi.. Ilk dinleyisiydi ustelik. Demirhan baylanin ritmini sevmisti oncesinde de.. Lab ortami olunca ben de cocugu kobay yerine mi koydum ne... 




Diyip baska deryalara yelken aciyorum heman. Simdi avrupa toplumu malum ölene kadar cocuguna bakma hevesinde degil (sonrasinda da cocuk ayni seyi anasina babasina yapiyor ki bu baska yazinin konusu). Dolayisiyla ogrenciler genelde calisiyor egitimlerinin yani ya da arasinda. Isvicrede de bu boyle,hatta sanki daha ekstrem, ailemle paylastigim evde odam icin kira vermek zorunda degilim diye ovünen tanidigim universite ogrenciler var.( ne kadar sasirmistim ilk baslarda...) baba parasi yiyen de var o ayri, belirteyim bunu ailesinden gecimini saglayan degil demek istedigim para harcamanin limitlerini zorlayanlari kastediyorum..


Neyse, bu calisan ogrenciler.... Universite egitimi zor burada, bizdeki gibi son geceyi gectim son hafta veya son ay calismayla zar zor kurtariliyor dersler,hatta kurtarilamiyor. Ama bu zorlugun yaninda da calismak zorunda olan buyuk bir  kesim var. Iste okulda calisiyorlar (bizdeki ogrencilerden daha fazlasi okulda calısiyor, ve insan gibi para aliyorlar, bizde oldugu gibi sadaka mi maas mi gibi degil), restoran-cafelerde, ofislerde, sirketlerde... Bir iki ay onceki universite dergisinde gecmişti konusu (bastaki nota burada geliyorum. yazip yazip durdum burdan sonrasini, sinir oldum kaydetmemis hic,oysaki ozene bozene detayla rakamla yazmistim. tamam tamam, donuyorum konuya). Ordaki makalelerden biri ogrenci islerinden biri uzerineydi.. Makaleye gore isvicre ve almanyada ogrencilerin ucte biri para karsılıgı seks veya eskortluk yapiyormus. Yuh dedim, bu islerin ozellikle sosyal bilimler okuyan ogrenciler arasinda yaygin oldugunu biliyordum, hatta gazelerde ozel kosesi var bu tipte eleman(?) arayanlarin, ama 1/3!... cok yuksek bir rakam! ben degil, sen de degilse o yakinliginda.. Mesela o makalede roportajlardan biri eth zurich makina bolumunde okuyan bir erkekle yapilmisti. Cocuk diyor ki, bolum cok agir (gercekten zor), derslerden calismaya vaktim kalmadigi icin kisa surede yuksek miktarda para kazanabildigim icin basladim bu ise. ilk basta sadece kadinlarla beraber oluyormus, sonra bir adamdan teklif gelmis, bir tereddut etmis ama teklif ettigi para cok yuksek olunca, adamin tipi de normal olunca artık resimlerden tipini begendigi herkesle calismaya baslamis. Okul bittikten sonra kesinlikle bu isi yapmak niyetinde degilmis. 


Bir diger roportaj da uni zurichtendi galiba, iste bir kizla. Hadi otekinin bahanesi ne bileyim zor durumda kalmak, caresiz kalmak baska bir sey diyip kabullenebiliyorum, ama bu kiz diyor ki (eskortluk yapiyormus is adamlarina) para harcamayi, luks yerlerde yiyip icmeyi, marka kiyafetler giymeyi, erkeklerin bana bakisini seviyorum,ustune bir de gece iyi seksle bitiyor. Cok fazla acik sozluymus kizimiz ama benim bildigim duydugum cogu hikaye de buna benzerdi. 




Nasi toparlayacagimi bilemedim simdi konuyu.  ütopyalar guzeldir diyeyim bari....







karar veremiyorum orjinali mi ceylan ertem versiyonu mu daha güzel... aynı şarkı farklı hisler


Zaten bir yere gitmediğimden beni yine braktıkları yerde buladular, kapılarımı kilitleyip kaçamadım. Onlarca kez atılma durumuna geldiğim bir okulda inatla okudum. Beceremeyip de yenilip gidersem olmazdı. Kimi zaman, batan bir gemiyi en son terketmenin acıklı artisliğine özendim. Fareler önden tüydü, ben kendimi kamarama kilitleyip o gemiye öyküler yazdım. Sonunda hayalet gemilerim oldu, ruhları çoktan gitmiş bir kaç tane de cesedim.


"sen hiç gepgece denize girdin mi? dolunay şavkıyorken hem de...girdim işte ben...yine hiçbirinin ruhu duymadı..."



(hayır illa sakar yönüm su yüzüne çıkacak ya, öle de yazıyordum kimsenin ruhu o kadar duymadı)

merak ediyorum gidebildi mi, veya gidememelerle bir derdi mi var deliler denizinde dalgalanasıcanın

No comments: