Wednesday, March 28, 2012

Kinderschänder

lab.a gitmeyip haberlere falan bakıyorum. içim daha da kararıyor o ayrı..

http://www.blick.ch/news/ausland/schweizer-hugo-l-81-in-asien-verhaftet-id1822496.html

81 yaşındaki Aargaulu Hugo, 1.5 yılda 3. kez çocuk çocuklarla beraber olurken yakalanıp 3.kez sınırdışı ediliyor. en son kamboçyada yaşları 11-13 arasında değişen 4 çocukla beraberken yakalanmış, 10 ay hapis+ülkeye girişi yasaklanıyor, ve şimdi de çıktığı gibi 14 yaşındaki bir çocukla tayland da...
amcam kafayı bozmuş, ne olursa olsun yapıcam ben diyor benim şu haberi okuyunca anladığım. illaki isviçrenin tek sapığı bu değil, gani ganiler de bugün bu denk geldi.


aşağıda da taylanddaki çocuk istismarı üzerine bir belgesel.





kızgınım

kendime de, "ama"larıma da. diğerlerine de. görüp de görmezden gelenlere, ve daha birçoğuna.



ve merak ediyorum bazen, paylaşmak aslıda neye yarıyor ki. herkes kendi ilgi alanına giren şeyleri takip ediyor zaten, karşı görüşse pee...

ama diğer yandan mesela, videonun youtubedaki yorumlarının biri olarak da şu var:

There are organisations that work hard to combat commercial sexual exploitation of children. I used to work for one called ECPAT International, based in Bangkok. They have offices all over the world on all continents. Look them up and see how you can help. This situation is heart-breaking and so unfair!

ne saçma şeylerle mutlu oluyor insanoğlu

http://www.flightradar24.com/ diye bir site varmış demin ekşisözlükte gördüm, uçakların rotalarını falan takip edebiliyormuşuz. 
bu değil beni mutlu eden, ama onca uçağın içinde ilk elimi attığımın zürih-istanbul uçuşunu yapan thy uçağına ait olması oldu. 



öyle işte,sevindim sabah sabah

Saturday, March 24, 2012

Bir Şehre Gidememek







"...Dilini anlatmak ve birilerine duyurmak istediğimiz bir şehir. Bir hayalde kaldığı için, bir başkası tarafından hiçbir zaman yıkılamayacak, talan edilemeyecek bir şehir "


(e-kitapların daha ucuz olması gerektiğini bir ben mi düşünüyorum?)

Monday, March 19, 2012

foreign student at...


kayıtsız kalamadım :) 

sırf eth değil, at swiss universities de denebilir, sadece eth&einstein bağlantısındaki espri kaçar biraz

Saturday, March 17, 2012

It's all clear




cumartesiye,güneşe ve daha mart olmasına rağmen şaşılası bir şekilde 20yi göstermeye hazırlanan derecelere yaraşır bir şarkı değil de nedir...

Thursday, March 15, 2012

oyuncak kütüphanesi

gün geçmiyor ki zürich beni şaşırtacak bir şeyle karşıma çıkmasın. ne güzel, nasıl süper bir fikir ama bu oyuncak kütüphanesi işi.
http://www.ludo-zuerich2.info/
şehrin farklı yerlerinde varmış, çocuğu olanlar öyle diyor. gidip yıllık 20 frank mı ne verip üye oluyormuşsun, sonra istediğin oyuncağı 4 haftalığına kitap gibi ödünç alıyorsun.



şirin fikir

Wednesday, March 14, 2012

hep şikayet hep şikayet




hep şikayet olmasın, isviçre aslında doğal güzellikler ve onlara ulaşım açısından mükemmel bir yer. denizi yok ama tuzsuzluğunu saymazsak deniz hissi veren kocaman gölleri var,aralarında kocaman nehirler, dokunulmamış gibi duran ama itinayla bakılan(temiz tutulan) bir doğa, patikalar vs vs....

o kadar da kötü bir yer değil yani isviçre. ama güzel yanlarından her gezmeye gelen turist bahsediyor zaten, zorluklarına pek değinen yok

bu arada burada hava öğleden sonraları 18-19 derece, akşamsa 3. daha iki üç hafta önce dereceler eksi yirmiyi gösteriyordu... şaşkınlıkla seviniyorum

can you imagine...?


aklıma biraz geç geldi, ama şu ara -en azından şubatta- biraz çalkalandı sanki avrupa bu iyi niyetli gözüken tasarıya karşı?

türkçe video bulamadım ama şu aşağıdaki gayet sakin ve özet halde anlatıyo acta (anti-counterfeiting trade agreement) nedir ne değildir diye, türkçe özet bilgi de mesela radikaldeki şu ve bu yazıda var.





kuşlar deli gibi cıvıldıyor akşamın yedisinde, ben bi cama çıkıyorum, merak.. komik ama yahu hayvanat bahçesinden mi kaçtılar ne

içim acıdı...

evden uzakta olmanın getirdiği paranoyalardan biri de akşam saati dışında ya da alışılmadık saatler dışında aileden gelen telefonlar. annemin arayıp da telefonum muhtemelen sessizde olduğu için bana ulaşamadağı zamanlarda geçirdiği kalp çarpıntılarını ben de böyle sabah saatlerindeki aramalarla yaşıyorum.

neyse bu sabah babam aradı, ki aramaz normalde beni, skypetan görüşürüz, dolayısıyla panik durumunu daha da yükselten bir şey. meğerse wallis de gerçekleşen kazanın haberini almış,işin olmaz oralarda ama yine de bir arayayım dedi.
sakinleştim.

isviçre bu ne kadar büyük olabilir ki kaza diye şimdi haberlere bakarken şok oldum, içim acıdı. kazanın sebebi henüz belli değil, spekülasyonlar var ama resmi birşey yok. belçikadan kar tatili için wallis e gelen öğrenci otobüsü, tatil bitip de dönüş yoluna geçince bilinmeyen bir sebepten kaza yapıyor, tünelin duvarına vurarak duruyor.

kazanın oluş şekli bu. ve 12 yaşlarındaki 22 çocuk 6 yetişkin, toplam 28 kişi ölüyor, kalanlardan bir çoğu ağır yaralı.

trajedi.

tünel ya, tünelde ne kadar hız yapabilir de böylesi feci bir kaza yapabilirsin ki... babam aradığında aklımdan geçen bu oldu, şimdi kazanın resimlerine bakıyordum da çok çok çok kötü... otobüs yok olmuş neredeyse



acı olan diğer bir yanı ise kazanın, çocukların aileleri askeri uçakla isviçreye getiriliyor (ya da getirilldi) ama kimse çocuğu yaşıyor mu yaşamıyor mu bilmiyor, zira hiçbirinin üzerinde kimlik yok. (muhtemelen hocalar o yaştakilerin kimlikleri kaybedebileceğini düşünüp hepsini toplamışlardır) ama çocuğu yaşayanlar için ne kadar büyük acı.ya da o ikilem...

allah sabır versin.

Tuesday, March 13, 2012

Chaharshanbe Suri

chaharshanbe suri yi kutlarken,akşama ateş üstünden atlayacakken iranlılar (evet bildiğimiz çarşamba o), beiruttan gelsin ve biz hıdırellezi bekleyeduralım....

proaktif olalım mazallah

haftada 40 değil, 36 saat çalışalım?
yok...

erken emekli olalım?
yok...

e bari senelik izin en az 4 değil de 6 hafta olsun?
hayııııır


evet ardı ardına yapılan halk oylamaları sonucu çalışmaya en meraklı halk isviçrelilerdir belki de? aslında anlıyorum biraz sebebini, çıkan sonuca şaşırmak şaşırtıcı esasında. isviçreliler proaktifliği gizliden din bellemişler, önlem ala ala helak olan insanlar, o yüzden aslında ülkenin stabil bir yanı var. mesela şimdi benim oldukça şikayetçi olduğum yabancı kısıtlamaları da bu uç noktada ki proaktifliklerinden kaynalanmakta, şimdiden önlemini almazsak zaten artmayan nüfusuz70 yıl sonra isviçreli kalmaz ülkede endişesi.

başa dönersek, bu halk oylamalarına verilen hayırlar da benzeri... amerika, avrupa ekonomik sıkıntılarla yüzleşiyor, durum daha da kötüye gidecek deniyor ve isviçreliler bu durumun kendilerini de etkilemesinden korkuyor. dolayısıyla daha fazla tatil ihtiyacını gereksiz buluyorlar ki zaten genelde bir çok işte bir kaç gün daha fazla çalışıp bir ya da işte ne kadar günse/saatse o kadar zamanı izinli geçirme imkanına sahip.

erken emeklilik konusundaysa... isviçre dünyadaki en uzun ömür ortalamasına sahip ülkelerden, yaşlı nüfusu ülkeye göre yüksek, ve bu yaşlılar dinç yaşlılar. hala dağ bayır yürüyebiliyor, bisiklete binebiliyorlar.. ortada düşünülen projeler var, sayıları gayet yüksek olan bu grup için vakitlerini değerlendirici ne gibi imkanlar sunabiliriz onlara diye...  dolayısıyla erken emeklilik demek onlar için ceza gibi. hangi sivri akıllı önerdi erken emekliliği bilmem.







kim bilir büyük üstad ve gönül dostu "Pervin Suna Gülerenoğlu" ne derdi bu konuya dair....  (okur isen eğer... tanıdık mı?.. :) )

Sunday, March 11, 2012

"you want to be a million miles from this place" ?



the words come easily and they sound so lovely


stop-motion olunca ise daha bir seviyorum bazı şeyleri...

Monday, March 5, 2012

endo

endonezyalılar candır, tatlıları hafif ve leziz, müzik grupları da dinlenesidir. imiş yani. ve ben ciddi konsantrasyon sorunu çekmekteymişim...




yine öldürdüm bir pazarı daha. pazarlar 48 saat olsun?


ve endonezya daha fazla karışmasın?
keşkelerden biri...


düğün keşkeği istiyor bir süredir canım,imkansız'lardan biri daha...

Sunday, March 4, 2012

fernweh...

 bazı kelimelerini bu almancanın, pek seviyorum. ahkam kesmekte, lafı dolandırmadan uzun uzadıya anlatmadan tek kelimeyle direk söylemek için mükemmeller. hele de boydan boya bir satır değil de kısa bir kelimeyle yapılabiliyorsa bu, misal fernweh... uzaklara gitme dürtüsü-tutkusu-ihtiyacı-acısı, "uzaklara gidesim çok var" cümlesinin isim hali.

demin facebookta birisi "heimweh" den dem vurmuş da görünce aklıma geldi, merak ettim bu isviçreliler aynı ülkedeyken ev/sıla hasreti duyar da uzaklara gitme isteği duymaz mı diye ama soramadım, ayıp olur, olmazsa da kesin kibar tartışma açılır falan ,üşendim yani bi anda böyle kafamdan olacaklara dair bir senaryo yazıp...


bir de fernwehkrankheit var. bunu reklam yazıları dışında kullananı hiç duymadım. yeşilçam filmlerindeki "sevdiceğiyle evlenmezse ölecek ince hastalığı" gibi geliyor bana. kullanmasınlar mümkünse günlük hayatta hiç ciddiye alamamsonra kendisini.

varsa yoksa çay




ne güzel bir sehpa/masa!

ayrıca çay demişken, benim aklım direk poşet çaya gidiyor bu ara, ve poşet çay diyince de şu aşağıdakilere... ne güzel şeyler hepberaber hayran kalınır mı?





tüm resimler toxel.com dan, ayrıca nereden bulunur bunlar falan derseniz de linkleri o sitede bulunmakta...

isviçreyi mükemmel sananlardan mısınız?

aksini gösteren örneklerden en sonuncusu için şöyle alalım sizi:


Jailed in Geneva - the colonel who stood up against Mubarak, but refused to spy for the Swiss

özetle mübarek'e karşı geliyor, isviçreden sığınma hakkı almışken isviçre birden bire ajanlık yap, bize bilgi sızdır şunlar bunlar nerede diyor, adam bilgisinin olmadığı yapmayacağını falan söyleyince de mahlemesiz şusuz busuz 6 yıldır hücreye tıkılmış halde buluyor kendini.


her ülkede olduğu gibi... isviçrede de cezaevine düştün mü koşulları ve oradan çıkması -özellikle yabancıysan- çok zor deniyor. gerçek suçlularla uğraşmak dururken yanlış insanların hayatları kayıyor ne yazık ki

buldumcuk2 olsun bunun da başlığı

punk is dead?not dead??





isviçrede ne ararsan var ama o kadar "var olmuş olmak için" varlar ki sıkıyor insanı karşılaşınca. bu rakçı makçı alternatif kesim de böyle. ve bu kesimin içinde sayıları pek az olan punkları hep aynı yerde ,zürich bahnhofun karşısındaki köşe, bulurken şimdi artık polis kışkışlıyor bunları bilemiyorum nereye gitti bu kuzular,zararsız punklar. neyse bir sitede şu videoya rasladım. ouvv dedim, baya varmış punk grubu isviçrede. ama ne bileyim güldüm, çok "isviçreli"ler, "too swiss" tipikıl tipikıl.. eğlendim ya.

isviçrede underground gruplru/etkinilkleri takip etmek için şu siteleri öneriyorlar, düzenli takip etmedim ama baktığım zamanlarda bir şeye raslamadım. bilmem ki benim şanssızlığım mı
http://radar.squat.net/
http://www.swissunderground.com/_main/events/



ya dalga geçmek gibi oldu bu. ama öyle bir niyetim yoktu. mesela isviçrede eğitim sisteminin bazı (çoğu) kısmını eleştiremem, mesela hemen herkes bir müzik enstrümanı çalabiliyor, ama ülkede genel anlamda birşeyler eksik,o kadar yaratıcılığı destekleyen şey olmasına rağmen, bireysel olarak çok çeşitli insanlar olmalarına rağmen (hobiler vs. bahsettiğim çeşitlilik) bütüne gelince ya da bir şey sunmaya gelince o şey gidiveriyor. ne tam bilmiyorum,uzuun uzun yazmak açıklamak istemiyorum şimdi, ve birbirinin benzeri şeyler ortaya çıkıyor.



dinamik? farklılık?yeniliklerin içindeki uyum?herşeyin elinin altında olması yüzünden kaybolan heyecan?


ama şu peacocks fena değil, bir şarkısını çok sevdim ama hangisi bulamadım şimdi,video ya da internet siteleri bir fikir verir ama size?

"inan ki...alışmak kolay olmadı"

güne bu şarkıyla başladım youtube sağolsun.. ve sonrasıyla eski ev arkadaşıyla kahvaltı için buluşmak, eskiyle biraz yüzleşmek, biraz açılmak hava kapalı da olsa insanın içini açan şeylerenmiş.

aşk meşk değil ama bazı hayalkırıklıklarının arkasından "gideni bırakmak" hiç kolay olmadı benim açımdan, ve anca anca atıyorken ben bunları üstümden, devam etmenin en güzel yolu gideni bırakmak iken bunu yapmanın bir o kadar zor olmasını bir kez daha kabul ettik beraberce. barışmak lazım geçmişle ve bugünle

ben de "gerçekten gülmeyi" ne çok özledim... yüzümden silinmez zannetmiştim kısmını kendim için diyemeyeceğim, bugün o arkadaşın da dediği gibi yüzümden pek eksilmiyor gülücükler, ama ah o yalan gülümsemeler ..bunu yazarken de güldüm kendime.

bu grubu ve şarkıyı yeni öğrendim; sevdim,unutmayayım





gerçekten sahi, bu kısa yolun ortasında niye böyle eskidim ki ben?

....

Friday, March 2, 2012