Saturday, December 26, 2009

hey nana..

... do you remember the day we met? hey nana, faşist olmaktansa domuz olmayı yeğler misin nana yoksa marcoyu yanlız mı bırakırsın nan? nanik yapma bana nana, kırismıs çok sıkıcı bişey. verdim kendimi yeniden animelere mangalara. elfen lied, bleach, vampire knight, nana, başka ne vardı ya.... biraz da pestalozziden aldığım filmler animeler ve müzik cdleri. huzur buldum esasında, özlemişim. ama çizemiyorum artık ne kötü. ya da çizmek ne gereksizdi.. bilemiyorum.

zilyon kere nana dedim de nereye bağlıcaktım yine unuttum. japonlara bi şey için laf atacaktım, ne için idi?!.. neyse.. fena değil ama bu nana nın müzikleri. punk rules, yeah!? pek punk değil sanki müzik ama işte alterNatif rock.. tabiki ingilizce japonca ortaya karma vermişler ama en azından dinlenebilir. zaten 3 dakkada bir de şarkı sokmuşlar araya, atlaya seke zırt diye bitiyor bölüm. three centimeters per second daki kiraz ağaçlarının altında olmak isterdim şu an. soğuk ya,pffff





bu arada bu 3 cm/s ın yönetmeninin tüm yaptıklarını da izledim , haha böyle diyince sanki adam yüüzyıllardır animasyon yapıyor gibi oldu galiba, yok canım ne alaka. bi kaç taneler sadece. ama güzeller ya,konuları değil görüntüleri.. gökyüzüsünü çok sevdim, ışıl ışıl... kuzey ışıklarını görmeye benle kim gelir? şaşıracağım voooaaa diyeceğim şeyleri tek başıma yapmak istemiyorum....

Saturday, December 12, 2009

wildcats vs starwings



starwings.. isviçredeki basketbol takımlarından biri... ben bu kadar sponsorlu bir forma görmedim sanırım.  sırf reklam sırf yazı.. tamam isviçre baskebolda iyi değil, de ne bileyim bu takım da bi garip geldi bana..
bir de, haftasonları basket oynayan benim bildiğim bi tek türklerle yunanlılar, basketbol seven bi isviçreliyle tanışmadım henüz. garip sanki? tamam garip demeyeyim de değişik

Sunday, December 6, 2009

samichlaus and schmutzli


Sami niggi näggi,
hinderem Ofe stecki.
gib mer Nuss und Bir,

dänn chumi i wieder für...



hangisi schmutzli bahsetmeye gerek yok sanırım? (6.12 St. Nikolaus..)

bizde de dunkanka var.
alırmış çocukları
atarmış sepetine
yaparmış hep dunkanka
dunnn kanka.dunkanka
 ...




Günün spesiyalitesi : Grittibänz
yiyiniz yediriniz..

yoksa da şundan yapınız.
az tatlımsı hamur, gözler kuru üzüm

falan filan..
.






Thursday, November 26, 2009

the logical song

dünyanın çok büyük olduğunu sanardım
kültürlerin çok çok farklı olduğunu sanırdım
bu yüzden uzak ülkelerin insanları da başka başka olur derdim


küçükmüşüm o vakitler


*şarkı listem yönlendir beni ne diyim şuraya
-when i was young, it seemed that life was so wonderful,
a miracle, oh it was beautiful, magical.

*e tamam da..

Monday, November 23, 2009

ben şimdi burada, sen bir zamanlar orada...

sanırım burda sıfırdan bi çevre oluşturmak zorunda olduğum için ve yaş kemale yaklaştığı için bu insan ilişkileri konusunda falan daha dikkatli oluyorum. yani dikkatli derken 'şunu arkadaş seçsem mi' anlamında değil, olan biteni gözlemliyorum, sonuçta buradakilerin çoğuyla hayatım tekrar kesişecek mi emin değlim ve herkes o kadar başka hayatlardan gelmiş ki izlemek/gözlemlemek oldukça ilginç geliyor. gözlemledikçe de insan ilişkileri konusunda hiç bir şey yaşamamış olduğumu düşünüyorum bazen, bazense aslında ne kadar güzel ne kadar saf (naif? salak?mal? :) ) bir çevreden geldiğimi farkediyor ve kıymetini anlıyorum. istekleri birbirinin önüne geçmek olmayan, ortamın gözdesi olma isteği taşımayan, zevkleri beğenileri tamamen benzer olmasa da hayata karşı bakışı ortak olan, hırsına yenilmeyen, ufak pürüzleri sineye çekebilen, 'hep ben'ci olmayan,paylaşan birbirini kollayan insanlar oldu genelde etrafımda, en azından şöyşe diyebilirim bu insanlar bana yetiyordu, daha fazlasını ben istemedim hayatımda. ve ben bu ortamdan çıkıp şapşal gibi burada kalakaldım

......

sizin bu konuda ne düşündüğünüzü merak ediyorum aslında... ben sizden sonra bunları yaşadım, peki siz benden sonra kimlerle tanıştınız? (son 2-3 yıllık hayatınıza dair henüz hiçbirşey anlatmamış hep ertelemiş olduğunuzun farkındasınız değil mi? :) ) benim mi insanların bu yüzünü de öğrenmem gerekiyordu yoksa artık herkesin farklı bir yüzü mü var? içtenlik açıklık var mı yoksa herkes 'kendi'sinin peşinde bir telaşta mı? ........


sizi ara ara böyle dürtüyorum çünkü dürtmezsem sesiniz çıkmıyor, ve birinden uzun süre haber almamakla birinin hayatında gelip geçici olmak arasında fark olduğunu düşünmüyorum. bayramdan seyrana mutluluklar dilediğiniz ve yazdan yaza da görüştüğünüz, 'ah be dibapım neler oldu neler...anlatıcam hepsini konuşuruz sonra bilaare' kişisi olmak arkadaş olmak mı yoksa sadece eskiden sevmiş olduğun bir tanıdık olmak mı bilemiyorum çünkü..


*bu bir e-mail olacaktı, sonra özellikle gözünüze sokmak gereksiz geldi, yazmış da bulunduğum için bir iki kırpıp buraya koyayım dedim . ama ola ki okudun bana da bi çıtlasana okuduğunu :)

Tuesday, November 17, 2009

bahçelerde börülce kaynar gider oralarda bu isviçre

blog blog ben böyle eziyet görmedim!

medeniyet dedikleri,kafayı araştırmayla bozmuş bilim adamlarıyla meeeşur ilimiz isviçrede geçen kış 4 günlük sıcak su kesintisinden sonra şimdi de neredeyse bir haftadır internet kopuk.. ve kaldığım yerde yaklaşık 80 öğrenci var , her antin kuntin zımbırtıyı internet aracılığıyla kafamıza işleyen pırufezörler ehhehmn hocam akşam internet kesikti bahanesine bir kere inansa ikincisine inanmıyor.. yurdumuzdan edildiğimiz yetmemiş gibi şimdi de evimizden olduk okullarda ,ücretsiz internet bağlantısını ücretsiz veren köşelerde sürünüyoruz, birbirimize umutla akşam üstü mesajlar atıyoruz "evde misin?internet geldi mi?" ve tabiki cevap hayır hayır hayır...


öf ya o değilde internete bu kadar bağımlı olduğumu farketmemiştim hiç, bu gerçek ise daha da bi sinirimi bozdu. bildiğin yapamıyorum onsuz okul vakti. yazın salla gitsin olmasa da olur ama şimdi böyle oldu mu a kuzum, ha?



bak aklıma geldi tencere ve kettle ile bizi banyoya sokan zürih yetkililerine -kimse artık sorumlusu- bu boktan anıyı bize kazandırdıkları için buradan teşekkür ediyorum

oysa ki biz tencere üstünde televizyon izliyorduk, en azından sayelerinde mega boy tencere sehpalıktan asıl görevine bir adım daha yaklaştı, artık o bir popcorn tenceresi. bi daha da onla yıkanmayız heralde onca yağdan sonra.. breh breh

Thursday, October 29, 2009

ole!..




ayaklarıma yeşil otlar değmişti. üstümden beyaz
bulutlu gökyüzü yürümüştü. ben ikisinin arasında uyumuştum.
bir çingene şarkısında kederli bir cümle şimdi bunlar.



(koyu kıvam / birhan keskin)

Wednesday, October 28, 2009

süt



şunlardan biri olsa, madem yok bakkal şu saatte açık olsa, ya da bakkalı geçtim şu saatte bir yer açık olsa.. evinin yanında geçe kadar açık bir bakkal, karşısında tekel berisinde benzinci olan biri insan olarak geldim tesadüfen tekel bayi dışındakileri benzer olan bi yere taşındım gel gör ki bu marketin 6da kapanması benzincininse self servis olması perişan ediyor beni. unutuyorum alışamıyorum.. salağım

Monday, October 26, 2009

cob.lıs.nıs.



insanlar dünyada, insanı geçtim hayvanların deneylerde kullanılmasını tartışırken eth da özellikle nutrition deneylerinde öğrencilerin kullanılmasını ve hadi kullandın verilen paranın normal öğrenci ücretlendirmesinden (22.-/h) daha ucuz olmasını anlayamıyor ve dolayısıyla kabullenemiyorum.. ayrıca tüm okulda diğer bölümlerde bedava öğrenci çalıştırılmaz iken sevgili gıda bölümünde böyle bir şeyin teklif edilmesini de hazmedemiyorum. iş için başvuruyorum diyorum di mi...
bi düşünsen, insan niye çalışır? paraya ihtiyaç duyduğu için.
bedava çalışmak kişiye ne kazandırır?
tamam tecrübe falan filan ( o da belki) ama okul yüzlerce öğrenciye iş imkanı sağlarken- aksi söz konusu değilken- nedir sizdeki bu cimrilik a kuzum? zaten bitirme tezi adı altında bedavaya yaptırıyorsunuz abuk sabuk deneylerinizi öğrencilere...
la havle ve la sabır

Friday, October 16, 2009

afiş dedin de..

pankartlardan, reklamlardan bahsediyordum ya hani... bu da misal bir ay kadar sonra otobüslerde, tramvaylarda ve şehirdeki büyükboy panolarda yer alacak reklam


gelen tepkilerden hunharca zevk alan grup için : http://geniess-das-leben.ch/




Wednesday, October 14, 2009

ja! nein! höödt!



minareli ya da minaresiz anlamıyorum bu din savaşlarını. sorup da duruyorlar sen ne düşünüyorsun diye. bilemiyorum karar veremiyorum ,zerre umrumda değil esasında turistik gezi dışında camiye gitmişliğim yok ki benim. hem benim bildiğim 5 vakit namaz içincamiye gitmeye de gerek yok. ezan sesini duymaya da . o minareyi koysanız imam da ezanını okusa çocuklardan başka kimse onu duymayacak ki ,siz zaten akşam 5e 6ya kadar çalışıyor olacaksınız..
keza o minare dikilse hristiyanlara ne zararı dokunacak onu da anlamıyorum. zaten sakin bi yer değil ki her 15 dakkada bir 1 ile 16 defa arası klise çanının vuruşlarını duyuoruz hep beraber, ki adım başı da kilise var bu 16 oluyor sana 32, 42,.. sabahın 7sinde çılgıncasına 10 dakika boyunca çalmasından ya da haftasonları bazen 9da bazen 10 da genellikle ise 11de kilisenin aynı çok sesli performansını saymıyorum. ya da 1 ağustos veya noel gibi özel günlerde tüm gün çalışını... ve siz buna rağmen ezanın okunup okunmayacağına dahi daha karar verilmemişken cami çok gürültülü diyorsunuz beni şaşırtıyorsunuz.. hayır sinagoga niye ses çıkarmadınız ki başından, herkesin türk arkadaşım diyebileceği biri varken niye bu müslümanlardan korkmanız anlamıyorum.. din olaylarını hiç anlamıyorum. afişinizi kim dizany ediyor en çok bunu merak ediyorum..

bu bilmemneye karşıyız afişleri bu kadar rahatsız edici olmasa, ve her yerden koca koca gözümüze sokulmasa umursamıcam ama ah svp'cim, bi insan ol ya bi düşün..

Monday, October 5, 2009

i am the weirdo that sits next to you on the bus!





yok bugün değil tabi.. ama gördüm ve istanbul dışında 'sanırım burada yaşayabilirim' dediğim bir yer var artık. gittiğim çoğu yeri beğenmişimdir her yer kendince güzel gelir değişiktir en azından, ama yaşayabilir miyim diyince pek çekmemiştir tam olarak. hırvatistanın hayranıyım tamam kabul ama o arkadaşlarım olmadan sadece şehiri düşününce bilemiyorum esasında..

bu edinbra, istanbul kadar büyük değil ama istanbulun da ne kadarını kullanıyoruz ki zaten? anadolu yakası insanı olarak avrupa yakasında sahil şeridi dışında bi otogar bir de havaalanını kullanırım ki bunlar da senede sayılı olan olaylardır.. (saydım misafir gelmedikçe yılda en fazla 6 kere)  kendi yakamda döner dolaşırım gerçi. keşke kendi kendimi çürütmeseydim.. düşünüp de yazmak güzel olurdu sanki? daha mantıklı şeyler yazabilirdim..


neyse, nesi cezbetti? şehri cezbetti ,gotik binalar arasıdan sempatik insanlar çıkması, kızartmayı seven bi millet olmaları, kokoreçe tekabül edecek nasıl ki bizim kokoreci bizim dışımızda az sayıda insan seviyorsa onların da haggisi olması cezbetti, denizinin olması cezbetti, bu denizde upuzun bir plajın olması cezbetti, şehirdeki her daim birşeylerin olması cezbetti, tesadüfen mi bilemiyorum ama güzel müzikler  duymak cezbetti (özellikle zürihten kalkıp gidince mest etti), zürihten daha ucuz olması ilginç geldi artı puan kazandırdı, bir kenarında kalkıp spor yapılabilcek yerler varken öteki kenarının sanayileşmiş olması tanıdık geldi, fit insanlarla çevrili olmamak şehre kaynamamı sağladı (tamam gece çıkarken biraz garip giyiniyorlar kabul), falan filan fıs..













ve sebeb-i ziyaretimiz...



* feli. arpını çalmaya başladı, masallar eşliğinde yatma vakti...



Sunday, October 4, 2009

boz! - barş?

 nasıl?


isviçre niye barışmıyorsun benle? ya da ben niye hep sorunluları çekiyorum etrafıma? couchepinim pascalcım, gel bi gün çaya, börek yapayım ben sana.. bırak bir gün olsun bundesrat ı, nationalrat ile idare ediversin ülke. hem zaten bu bundesrat dediğinde 7 kişisiniz, varsın sen bi çay süreliğine eksik ol , hem iç bi iş bu da ..
bundesrata bağlı 7 bakanlık var efenim
iç işleri, dış işleri, çvre-enerji-taşıma-iletişim, finans, ekonomi, savunma ve spor, ve adalet ve polis gibi bişey sonuncusuda. bana biraz alakasız gruplandırılmış gibi geliyor ama bilmem tabi uzmanı değilim garip gelmesi asdece gruplandırma türkiyedekinden biraz daha farklı olduğu için sanırım.

bir de nationalrat var ,ulusal komisyon mu denir? kantonlardan seçilmiş kişiler burda yer alıyor, halkı temsil ediyor denebilir sanırım.. misal zürih en kalabalık kanton en çok kişiyi de zürih gönderiyor nationalrat a. sonra bunlar hep beraber şunu şakıyorlar

En l'aurora la damaun ta salida il carstgaun,
spiert etern dominatur, Tutpussent!
Cur ch'ils munts straglischan sura,
ura liber Svizzer, ura.
Mia olma senta ferm,
Mia olma senta ferm Dieu en tschiel,
il bab etern, Dieu en tschiel, il bab etern...

Saturday, October 3, 2009

or'dan ve buradan

popüler bir konu, evrim.. herkesin diyecek birşeyi var di mi bu konuda? ben bişey derim sen birşey dersin, konu darwine gelir pek tabi, sonra dawkinse geçeriz ayıp olur yoksa, dayanaklar göster atıp tutma dersin ben de belki adamın sayfasını derim http://richarddawkins.net ..  ne açamazmıymışsın? erişim mahkeme kararıyla engellenmiş mi?

nanik..

engelliweb 'in dediğine göre 4bin küsür yasaklı site var:
Son Güncelleme: 3 Ekim 2009

Mahkeme Kararı Yazanlar: 3848
Mahkeme Kararı Yazmayanlar: 476
Engellemesi Kaldırılanlar: 15
Engellenen Wordpress Blogları: 17
Engellenen Blogger Blogları: 27

bir de demin gözüme takılan ntvnin youtubea erişim yasağı adlı bir anketi var, sonuçlar da ilginç gel beni kapat diyoruz cümleten haberimiz yok sanırım.. yani bu anket internete girenler tarafından cevaplanmış bir anket sokaktaki vatandaşa sorduk değil..



 


 şöyle bir site gördüm demin, kendime not düşüyorum belki başkası da okur.sık kullanılanlara attığım siteyi sonra bulamamaya başladım. saçmalıyorum günden güne http://opennet.net/about-filtering

*oradan buradan derken de isviçrede polanskinin yakalanması sonrasında burda başlayan adalet sistemiyle tr deki adalet sistemine bir geçiş yapacaktım olmadı başka bahara 
* bakıyorken şuna da bak http://kampanya.org.tr/sansur/ bunu okudum özet istemem.. birisi güzel bir yazı yazmıştı radikalde miydi nerdeydi.. neyse acelem sinirimi aldı geçirdi şimdilik


we all came out to montreux



montreux den bir kesit.. bir beyfendi arpını çalmakta yoldan öylesine geçen bir kız da sopalarla sopa çevirmekte. (hiç bir fikrim yok buna ne dendiğine dair, kesin vardır bir adı? ) başka bir dünya hoş bir dünya, hemen insanın gözünü boyayan bir dünya.. hayranıyım bu dünyanın.. ama bir kaç saat sonra isviçrenin alanyası gibi birşey canlanıyor insanın gözünde.. hmm yok alanya çok düşük seviyo oldu, bodrum mu desem?ı ıh yok yetmez zengin kaynıyor burası ama demek istediğim bir kaç saat kaldıktan sonra oranın da sadece yazlık bir yer olduğunu ve çoğu yazlık yer gibi orada çalışanların dışardan geldiğini (çoğunluğu da göçmen sanki) ve bu dışardan gelenlerin bizdeki olduğu gibi tek kız görünce hemen meraba baağyan moduna geçtiğini görüyorsunuz. gerçi kabul restoran sahipleri içeri zorla çekmiyorlar adamı ama bu durum ben üst baş artı çanta artı sabahın köründen beri yollarda oluşumdan kaynaklı da olabilir..


eylülde freddie mercury memorial day var imiş, yeni öğrendim ben böyle bişey olduğunu. isviçreli kimliğinden biraz olsun sıyrılıp düzenliyorlarsa bunu güzel olabilir,yoksa pek yanaşmak istemem. yeterince hayal kırıklığım var. yok ya montrö orası şahane caz festivalini yapıyor adamlar bunu mu yapamayacaklar

 

















onca yol gitmişken nyondaki paleo festivaline de katıl derim. festivalin dediğinin bileti çıktığı gibi bitmemeli.. o tarihe ısrarla sınav koyulmamalı..

cigarette smoke in your eyes

okan bayülgene laf edilmişti bi ara di mi, sigara yasağının olduğu yerde sigara içti diye.. ha ceza da kesememişti sanırım o anda kimse? neyse emin değilim, al burdan bi tane okan2... üstelik bu daha da kötüsü. isviçrede türkiyedeki gibi tam bir sigara yasağı yok,opsiyonel restoranların falan sigara içilmeyen bölümü var vs.. niyet var tamam (ben ciddi görmüyorum bu niyeti o ayrı) ama tez vakitte değil. bern'e yazın ben yokken gelmiş galiba, neyse unuttum nereye bağlayacağımı hadi kal sağlıcakla



forbidden city

bak guugılı sonra da emesen i kapatacaklar sen hala susuyorsun..gerçi komik ama ya yani bu da

sakince başlamıştı değil mi herşey...

Wednesday, September 30, 2009

hallöchen


 olur mu dersin? ben olsa derim.. tutsa derim. yerin dibine soktuğum sevgili mekan stuz2a kalakaldım iyi mi.. flyerlar da salı günü teslim edilecek... parti ise cuma günü.. pof pofff..of poff...
üzülmüştüm başında ama iyi ki de canlı müzik yok, bi de onlarla uğraş işin yoksa, çok keyfi burdaki adamlar ya.. baya bi arandım cover grubu parti grubu.. yok yahu. yani varda bin iki bin frank istiyorlar gecesine.. en azından grubu internetten bulunca böyle oluyor. pahalı oluyor. mesela etrafa sordum soruşturdum herkesin müzik grubu olan bir arkadaşı var çoğunun albümü de var. albüm yapmak bu kadar basit mi yahu burda? anlamadım.. demo falan değil, bildiğin albüm , şirkete falan bağlı kimisi.. ilginç geldi. ha tanıyan eden o kanton dışında yok.
çoğu kendi şarkısını yapıyor, cover yanlısı değil. iyi bir şey. ama isviçre almancası çok kaba bi dil, almancaya kaba diyenler gelsinler bir de burdan dinlesinler almanları huri sesli sanabilirler. ve çoğu isviçreli bu diin müzikte kullanılmasını sevmiyor. ingilizce müzik yapanlar da -en azından benim dinlediklerim- aksan sorunundan dolayı pek dinlenesi gelmiyor.. buldunda bunuyorsun derler ama adama di mi, tamam sustum


http://www.myspace.com/infunktedsound bunlar üniversiteli bi grup
şu ikisi de takip edilesi... eğlenceliler:  
http://www.myspace.com/PalkoMuski
http://www.myspace.com/theclowns1

Tuesday, September 29, 2009

şişli'de bir apartıman, yoksa halin yaman

reklam olayına girsem para kazanabilir miyim acaba? şallar atkılar takılar da şu an için elimde patlıyor, ey ziyaretçi isviçrede hangi sitede satarım ben bu nacizane el yapımı zımbırtıları?
müteşekkir kalırım paylaşırsan.. valla..


cama bakıyorum ürküyorum yere bakıyorum ürperiyorum kulağımı dışarı dayasam berikine kızınıyorum.. yeni ev bakma zamanının geldiğini mi gösteriyor bunlar?

ayrıca: yaşasın, kaloriferler yanmaya başladı! artık deliller dahilinde sonbahara girdik beni kimler kurtarsın

let me take you...

yatıp kalkıp across the universe izleyebilirim, parçalayıp klip olarak da kullanmalılar bunu. şahsen ben öyle kullanıyoum dvdsini..




esas askere kabul klibine hayran kalmıştım ilk izlediğimde, ama balık hafızam şimdi hatırlamama yetmiyor kendisini

i want youuuu!

bu muydu ki şarkının adı acep,üşendim de aramaya


aramaya üşenmiş olabilirim ama şu sayaç mıdır ispikçi midir nedir türkçesi bilemediğim kaçkişigirmiş zımbırtırısını eklemeye üşenmedim. özenmek kötü bişey

Sunday, September 27, 2009

hayranınım hayranımsın

ormandan ve çevreden bi haber ve bir grup insan

http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&KategoriID=12&ArticleID=1143608&Date=27.09.2009&b=Bakan%20Eroglu,%20yuzen%20adaya%20hayran%20kaldi

it's a disease and you've caught it

şımarık bir tembellik çekiyor canım. dünden hazırlık yaptım üstelik, kabak tatlım var yeşil mercimek yemeğim var yatağımda yımşacık bi battaniye, film ve kitaplarım elimin altında.. (bir annem eksik,ama efkar yazısı olmayacak bu) beni bıraksınlar böyle bir süre, sıkılmam. ama kötü olan bu durumdan sıkılmadığımı insanlara anlatamamam. istemiyorum partiye içmeye falan gitmek , şu hazırladığım ortamdan daha güzel bir teklifiniz varsa itiraz etmem. gel tiyatroya gidelim deyin eyvallah der sonunda çıkarım evden. hoş sonunda dediğim de zaten geçen cuma gelmişim bir hafta olmuş, o bir haftanın da sadece şu cuma öğle sonrasından beri evdeyim keyif modundayım. (keyif modundayken hüzünlü filmler izlememeliyim)

neyse diyeceğim o ki (yüzlerine karşı diyemedim bunu,desem n'olcak?bilmiyorum, çekindim) evet diyeceğim o ki biraz benle bırakın beni, istemiyorum parti istemiyorum yeni insanlarla tanışmak ben daha hali hazırda tanıştıklarımın adını aklımda tutamazken.. geçecek hem bu da


vay anasını...


http://www.tagesanzeiger.ch/kultur/kino/Zuercher-Polizei-verhaftet-Polanski--die-Weisung-kam-aus-Bern/story/26543232

kim derdi ki gün gelecek de yıllar yılıdır film çeken ordan oraya gezen polanski ,1978 yılında işlediği tecavüz suçundan dolayı , zürich film festivalinde ödül almak için geldiği isviçrede tutuklanacak. ulen isviçre reklam mı yapmak istiyorsun beni şaşırtmak mı istiyorsun bilemiyorum.

Saturday, August 1, 2009

1 ağustos

isviçrenin ulusal bayramı... çanların bir saattir çaldığı gün.. tüm yıl havaifişek gösterisi için beklenen gün... havaifişek gösteilerinin kimi yerlerde ulusal coşkunun önüne geçmesin diye bir hafta ertelendiği gün.. başka bir özelliğini bulamadığım gün.. marketlerde öel kırmızı boyalı yumurtaların, kırmızı beyaz çiçek buketlerinin satıldığı gün... isviçrelilik alışverişinin tavan yaptığı gün.. çeşit çeşit kutlamaların olduğu gün. insanlar için önemli gün
ve tabiki de resmi tatil. bu sene cumartesiye denk gelmiş olması da ben dışında kimseyi sevindirmemiş olsa gerek..

Wednesday, July 1, 2009

tesadüf

yazdıklarıma bakıyordum da aklıma geldi, tesadüfler ne eğlenceli şeyler..
sabahın köründe saraybosnaya varmışız, kalacak yer bakınıyoruz bi teyze odayı vermeye çalışıyor pek ısınmadık teyzeye derken içeri bi grup türk geliyor teyzem süperdi herşey de bilmem ne de şu da bu.. meğersem onlar ayrılıyorlarmış teyzemin vermekte ısrarcı olduğu oda buymuş.
aldık :)
sonra aynı grupla git mostarda karşılaş, yetinme hırvatistana geçince dubrovnikte karşılaş...


tesadüfler güzeller vesselam, mutlu ediyorlar yok yere insanı

Tuesday, June 30, 2009

2 yıldır...




...karpuz yiyemedim!


keza kiraz da öyle, dutla böğürtlense gözümde tütmekte. dutluğa gitmeyi tüm böceklerin kafamdan aşağı silkelenmesini ama dut hatrına buna katlanmayı özledim.


havuç yemektense bıkma durumuna geldim


brüksel lahanası denen garip şeyin hayatımda yer etmesini kabullendim


sevdiklerimi görmekten öte gidemedim


arkadaşım diyebileceği biriyle tanışmadım, arkadaşlarımla ise iletişemedim


stresliyim esasında iki yıldır


hesap kitap ve plan yapmaktan bıktım


yaptığım ve yedekleri dahi olan planlarımın bir şekilde engellenmesinden bıktım


koşturmacasız bi tatil yapamadım, kendi anladığım anlamda tatil yapamadım esasında,huzur yoktu

öyle işte, kütüphaneden 2 torba kitapla geldiğim bi gün sonrası şikayet merciyi olarak burayı seçtim.

tek istediğim karpuz eşliğinde deniz kenarında (ege- bozcaada olsa ne şahane olurdu hatta) mal gibi malak gibi geçmişi geleceği şu anı hiç birşeyi düşünmeden bir gün geçirmek. yetecek o bana

Friday, May 1, 2009

Battle of the Bands - CH vs TR

evet battle of the bands burda da varmış. üstelik jazz. anam dedim ev arkadaşıyla koştura koştura gittik.Pek koşturma değildi aslında,StuZ da idi. Burdaki canlı konserleri ve gelen insanların motivasyonunu (kibar olmaya çalışıyorum) bildiğimden ben oturup öncesinde sakin sakin yemeğimi yedim o da süslendi şık bi hippi oldu falan..
(yine süt taşmış,bi türlü süt ısıtmayı beceremiyorum..şu üç cümleyi yazmak ne kadar uzun sürmüş olabilir ki )
neyse gittik, Battle of the Polybands imiş kendisi. yine dikkatsizliğimin kurbanıyım...

neden derseniz.. stuz denen mekanda olması kıllandırmıyor değildi. ilki oranın stuz olması. yani ethnın öğrencilere ayırdığı parti mekanı. bizim lisenin tiyatro sahnesi kadar i sahne, yemekhanesinden daha küçük bi pist midir nedir alan, bar köşesi ;alt kat olan ABBsolut ta da bar lounge misali bi yer .. okul kulüpleri abuk sabuk partiler yapıyor burada (tanıtıcı yazı örneği:) ) abuk sabuk temaları oluyor ,genelde, sanırım en popülerleri bad taste, french kiss, erasmus, vs.. şu güne kadar burda adam gibi canlı grup bi iaestenin partisinde çalanları gördüm, ki onlarda arkadaş hatrına orda çaldılar. kalanları pek isviçreli'idi desem sanırım bi buradaki yabancılar anlar bu kavramı.. isviçreliliğe başka bi vakit değinmeli.

gittil bi stuza ,ben hala biraz olsun ümitliyim, tamam bizde de her grup herkesin hoşuna gitmeyebiliyor ama ne bileyim az da olsa benzer belkim dedim, umut dünyası işte.. öğrenci 5 tam 10 frank, salak ben kimliğimi bulamadım, neyse bu sefer kasmadılar. sebebini içeri girince anladık. içerde 20-30 kişi, sahneden mümkün mertebe uzakta, ve dahası sandayelerde oturuyorlar!
tekrardan bi flashback yapmak istiyorum. buraya ilk geldiğimde ,entel küntel ya burası, avrupa geneli hani.. neyse jazz barlarda birine gittik bi akşam, kapısını açtık bi sessizlik. kapılar açılaraktan ulaşılacak bir yer sandık ilerliyoruz konuşuyoruz meğersem şarkı arasıymış insanlar o kadar nezih ve sessizmişki bizim mal konuşmamızı duyuyorlarmış.. ve tabiki sandalyelerinde en nezih entel halleriyle oturuyorlar. ilerlemek istemedik zira herkes zaten bize dönmüş kınayıcı bakışlar atmıştı. montu çıkarıcaz çıkaramıyoruz "gürültü" oluyor, çıkıcaz çıkamıyoruz o da bir "gürültü" zira..
düne dönecek olursam, içeri girdik ve bunun o şapşal öğrenci mekanında nasıl olurunu gördük.. feci! sahnede şık giyinmiş polyband1 imiz gayet güzel şarkılar çalıyor, oynak jaz (bilemiyorum başka nasıl anlatsam) ve millet yerinde oturuyor. sonra çatlak ve ethdan olmayan ev arkadaşı beni de yanına katıp sahnenin en önünde yer buldu.(pek zor olmadı bunu bulmak..) ben şimdiye dek türlü şebek hallerde bu mekanda bölümden birilerine yakalandığım için ona dans konusunda eşlik etmesem de o takıldı öyle. hahah bu arada bu orkestranın şefi görünümünde olan bizim meb tarafından yetiştirildiğini düşündüğüm bi amcam vardı sahnedekileri feci azarlıyordu. ya da her ne yapıyorsa çok kaba yapıyordu bunu. solo yapan adama sus yeter şeklinde kızgın bir şekilde durdurma, ötekine zorla solo yaptırma falan gibi bi görüntüsü vardı, komikti. arada ekip kendi içinde gülümseyecek olursa kızma susturma falan.. ilginçti.. ama insanları dans etmeye en azından sahneye yakınlaşmaya teşvik etmesi güzeldi. hatta bi ara korkmayın sizi yemeyiz dedi. en şirin anıydı amcamın :)
sonra bu grup gitti yerine başkası geldi. ama hemen gelemedi önce tüüüüüüüm sahneyi sandalyeyle doldurdular. geride oturan tüm insanların bu yeni gruptan olup,sahnede bişeyler çalacağını düşündüm ben.. neyse bunların şefi de apayrı bi alemdi, siyah takım,ama çinde tshirt, zincir kolye, kalın tek küpe.. cool bir dj havası vardı abimde. diğer tiplerde böyle. ve onlar sahneye çıktığı anda bi anda salon da doldu. sanırım hepsi 3er arkadaşını çağırmıştı. isviçreliler dakik insanlar olduklarından da tam o grup başlamadan tüm seyircisi gelmişti. ama sanırım dans etmeleri müziğe uyum sağlamaları falan söylenmemişti, gelenler de bunu yapmadılar. daha ziyade arkadaşlarının olduğu tarafa geçip onlara el salladılar. onlar solo yapınca alkışladılar. tekrar el salladılar. gerçi bu gurup da gayet neşeli gözükmelerine rağmen bir kaç parça dışında gayet ağır parçalar çaldılar saat gecenin 12sinde, bünye bu ağırlığı kaldıramayıp eve dönüp huzurlu bi uyku çekti..

uzuuun uzun anlattım da demek istediğim bu türkiyede olsaydı başka olurdu, seyircinin önemini kavradım sahneye çıkmadan.

haha bu arada haftaya ben de stuzda bi parti düzenliyorum! :) Take Off!

Sunday, January 25, 2009

herkesi bankacılığa yönelik yetiştirme eğilimi var sanırım bu isviçre ülkesinde.. misal ben mühendislik çıkışlıyım, üstüne aynı bölümde yüksek lisans yapıyorum..sözde.. sanki..yani ben öyle umuyorum da bu aldığım derslerden şüphe duyuyorum
3 sınavım kaldı,şu şekilde:
ekonomi
gıda ekonomisi
çevre ekonomisi (ressource and environment eco..)

daha önce aldığım ve sonraki dönem alacağım derslerden bazıları da şunlar
materials and economy
food law and legislation
swiss law
general management

ilim?bilim?..

lisansta ve doktoroda galiba bunlar..

Sunday, January 11, 2009

ütopik huzur


her yönden.. yani en azından benim için.. mesela sıradan, kirası en ucuz olan, kalanların para hesabı yaptığı bir öğrenci evi. evdekilerden biri arp diğeri tef (büyük boy olanlardan) çalıyor, birinin fotoğrafları sergide yer alıyor.. tek kabiliyetsiz ise ben gitara basa heves etmiş becerememiş..

tamam herkes birşey çalıyor burad,a, keman ya da üflemeli çalgılar gayet sıradan.. bunu kabullenmiştim lakin arp??!? (harp mı arp mı? trakyalılıktan mı arp diye biliyorum ben bunu? ) arp bambaşka bir şey benim için, masallarda geçen bir enstrüman, hayal ürünü, tanrıların çalgısı vs.. gerçekçi olmayan bir çok anlam yükleyebilirim kendisine.. bir insan arp çalar mı? hala arp diye bişey var mıymış?
harp gerçekmiş şirin pancaroğlu diye biri varmış..

Friday, January 9, 2009


fazla kalifiye olduğunuz için.. zaten biz malzeme bilimci aradığımız için.. yaptıklarınız ilginç gelmişti bi görelim dedik..


bir de karşılarındakinin köpekleri değil de insan olduğunu unutmasalar

böyle mazeret mi olur ya?bu kadar açık olunmalı mı? bilmesem daha iyi sebeplerini.. protesto ettiklerini sananların arasına katılıyorum
artık sensiz kendim de yapabildiğime göre: elveda :p



günlüğe dönüyor di mi? kağıda yazmaya başlamıştım da kayboluyorlar.. ha çok mu lazım? bilmem...

Wednesday, January 7, 2009

kar var sınav var

Turkish basketball fans stop Israeli team playing
Türkische Fans trieben israelische Basketballer in die Kabine



bunlar fan mı?hayatarında basketbol izlemişler mi?ne yaptıklarının farkındalar mı? takımda amerikalıların olduğunu öğrenmiş bir taşla iki kuş vurma niyetinde miler?ne bunlar?
basketbolla alakası olmayan,nerdeyse hiç sallamayan bi ülkenin hemen, spor haberi diye verdiği haberin bu oluşu da ayrı bi konu

ben kabul edememişken bunların insan olduğunu, insancıl amaçları olduğunu, gerçekten gazzedekilere üzüldüklerini, yine gel de anlat anlatabilirsen durumu...
sahaya saldırmışlar. yakalasan ne yapıcan?kulağını mı çekicen,dövecek misin, ne?


ntvmsnbc den bi resim, teyzecim napıyosun sen diye gerçekten sormak istedim..



al bu da bonusu başka bi siteden:

Eli kanlı İsrail Askerleri Antalya'da


israil türkiyeye saldırıyor haberini dört gözle bekliyorum. buradan beklentim ise cumartesi pkklıların yanına yahudilerin de katılıp terörist türkiye diye pekpek sevgili zürichten olağanlaşmış geçitlerini yapmaları.


ayırca sibirya soğukları tanımı isviçrede de varmış. zaten soğuktu, hepten isyana teşvik..

nazım hikmet vatandaşlığa geri alınıyormuş, ne süpersin akepe