Monday, April 30, 2007

letonya,vize

vize almasam da başkası adına yaptığım görüşmede online iletişim konusundaki hızlarına hayran kaldığım yerdir. ama ola ki lazım oldu öğrenci için şunlar gerekmekte :
  • öğrenci belgesi
  • letonya göçmen bürosundan davetiye ( sanki rigaya göçücez, alttrafı ya eğitimdir ya tatildir ... ama burası letonyada yaşayan birinin letonyadaki bürodan davetiye çıkartmasını istiyor...)
  • davetiyenin kopyası ve davetiye numarası alınıyormuş bu göçmen bürosundan.
  • mali durum beyanatı ( hesap cüzdanı,kredi kartı fotokopisi vs..)
bu belgeler tamamsa da öyle hemen vizeyi vermiyormuş ertesi güne, bir hafta ya da daha uzun bir sürede verebiliyorlarmış ancak

lazım olursa letonya istanbul fahri konsolosluğu:
bağdat cad. no: 367/7, erenköy istanbul
tel: (216) 3588298
e-mail : latvia@netone.com.tr en güzel iletişim yolu, ayrıca sanki maile bazı dosyalar da gönderiyolardı ya da açıklama.. öyle birşeyler...

vize

makedonya, hırvatistan ve japonyayı sevme konusundaki diğer bir nedenim.. al bileti git özgürlüğü tanıyorlar. gerçi bu özgürlük de uçak fiyatları ya da araya girmiş diğer ülkelerin vize istemesi ile sabote ediliyor...
tamam önüne geleni alma ülkene de bari komşular birbirine bi güzellik yapsın, sabahın köründe yunan konsolosluğunun önünde beklemeye gerek kalmasın...

neyse, vşze konusundaki açıklamaya dönecek olursam, her ülkenin illaki istediği öğrenciyseniz öğrenci belgesi, bir etkinliğe gidiyorsanız davetiye, gitmiyorsanız yol ve bir kaç günlük kalacak yer rezervasyonu, mali durumu gösteren belgeler işte banka hesap cüzdanı, anne-babanın maaş bordroları, tapu vs.. ve gülmeden beyaz fon üzerine çekilmiş ve nedense genelde insanların moron gibi çıktığı birkaç fotoğraf istenir harç parasının yanında...
yok eğer öğrencilik bittiyse, iş yerinden bu burda çalışır bunca para alır gibi bi belge şarttır sanki.. ya da garantör.. önemli olan çuvalla olmasa da param var size gelsem sizi de zengin ederim,paranızı puluuzu çalmam gibi bieşeyler kanıtlamanız. para=insanlık formülü çıkıyor buradan da..
sahi pasaport ve seyahat sigortası illaki olmalılardan...
amerika, kanada gibi ülkelere başvurmadıysanız ve yaz tatil dönemi dışında bir vakitte başvurursanız birkaç günde veriliyor vize, baızları misal sırbistan bir günd everiyo vizeyi,istanbul yunanistan konsolosluğu 2-3 günde, kanada ise bir iki ayda anca verdiydi vizeyi..

böyle bu vize olayları. bir de bazı bazı negzel şey şu diyip bazı bazı ise hay size de birliğinize de diye söyleten schengen vizesi olayı var.. schengen ülkeleri şunlar olmakta,
  • Avusturya
  • Belçika
  • Danimarka
  • Finlandiya
  • Fransa
  • Almanya
  • Izlanda
  • İtalya
  • Yunanistan
  • Lüksemburg
  • Hollanda
  • Norveç
  • Portekiz
  • İspanya
  • İsveç
bunların dışında ab'ye son üye olan ülkeler schengen anlaşmasını daha imzalamadlar galiba, 2009a mı kalmıştı? hatırlamıyorum, bi araştırıp bakıverin ... bu arada ben yazdım ne gerekiyor diye ama pek ciddi bir dil olmadığının farkedilmesini ve çok da ciddiye alınmaması gerektiğinin anlaşılacağını umuyorum.. arayın 11811i (artık 118ler de kalmadı azizim..) soruverin konsolosluğun telefonunu sonra da konsolosluğu arayın.. en güzeli. bazıları kaprisli oluyor söylemiyor telefondan birşeycik, bu durumda insanlarla hiç mi hiç muhattap olmak istemeyen bazı konsolosluklar internet sitelerinden belirtiyorlar ne istediklerini, misal
fransa http://www.consulfrance-istanbul.org/
italya http://www.italyancons.org.tr/
yunanistan http://www.greekembassy.org.tr/Turkce/index.html

gibi.. almanya ve italya randevu sistemine geçti, işte sözde hepsi aynı vizeyi veriyor ama hepsinin bu aradaki yöntemi başka, hatta istanbul ankara arası konsoloslukların tutumu farklı, ve tabiki türkiyedeki konsolosluklar ile yurtdışındakilerin tutumu bambaşka... schengen sadece vizeyi bir kere aldın mı delicesine turlama imkanı sağlıyor biz avrupalı olmayanlara. ama evraklarını tamamla, insan gibi giyin, az da güleryüzlü ol ve vizeyi al..

Sunday, April 29, 2007

tokyo


insanlar, neonlar.. üşendim aslında başlamışken yazmaya...önden resimleri salayım arkadan bir vakit anlatırım elbet



her yer herzaman mükemmel değil tabi..











ama yine de yokohama yetiyor belki tokyoya,nefes almasına. yokohamasıyla, harajukusuyla, şemsiyeli insanlarıyla,telaşıyla, kalabalığıyla aralardaki dinginliğiyle, fırtına beklentisiyle ve hatta gay mitingiyle yer etti tokyo benim kafamda...



Monday, April 16, 2007

nasıldır bu japonya dedikleri

tuvalet konusunda hassas afedersiniz poposunun rahatına pek düşkün, her daim şaşıran güzel insanlar, karmaşık metrolar ülkesi.
.
sıradan umumi bir tuvalete giriyorsunuz, yanda 5-6 düğme 13-15e kadar çıktığı da oluyor bu düğmelerin. neymiş klozeti ısıtmaymış,soğutmaymış kurutmaymış yıkamaymış.. bir de sahte sifon sesi tuşu var ki buna çok önem veriyorlar.
.
hayat pahalı pek tabi bu ülkede,hele de ulaşım,tren.. farklı şirketler var, hat değiştirirken bir de şirket değiştirince hepten güzel oluyor...para olsa da bileti almak ana duraklar dışında kastırabiliyor alfabeden dolayı, olay "hangi şekiller birbirinin aynı" bulmacasına dönüyor eğer elinizde gideceğiniz yerin japoncası varsa.sembolleri eşleştiriyorsunuz ve buluyorsunuz.. tokyo dışındaysanız, ingilizce bilmese de yardım edecek birini pek kolay bulunuyor,misal osaka'nın banliyösü denebilecek yerlerde beni gideceğim yere kadar bırakan insanlar oldu, ya da esas otobüste tanışmışken ve koca bir bavulu da varken yanında, beni trenle aktara aktara zorluk yaşamayayım yolda diye gideceğim durağa bırakan ama evi şehrin tam tersi yönünde olan insanlara da raslayabiliyorsunuz. ancak tokyoda insanlar pek aceleci. öyle ki bir teyzenin çekil yolumdan diyen şemsiyesine maruz kalınabiliyor. kalabalıktan bunalmış heralde diyip "yardımsever" sıfatını japonların başından çıkarmazsınız yine de..
.
güneşten kaçmaktalar yazın sıcak da olsa uzun kollu giysiler ya da eldiveni şemsiyeyi eksik etmiyorlar.ve bu şemsiyelerin görüntüsü bence çok güzel. güneşte kullandıklar şemsiyeler bez gibi, anlamam da kumaş işte. öyle yağmur şemsiyesinden değil.
.
japonyada sanırım din bir gelenek. yani herkes yetiştiği yerdeki dini benimser ama burada kime sorsam dini var ama bize göre bakınca dinsizlik gibi bişey oluyor,dayatıcı ibadetleri yok bigi geldi bana... shinto doğuyorlar, shinto-budizm-hristiyanlık arası yaşıyorlar ve budist ölüyorlar. tapınağa dilek dilemek için gidip, klisede evlenip sonunda budist geleneklerine göre ölüyorlar.. shinto genel din,böyle demek küçümsemek gibi olmasın. eski bir din oldukça ve şu anda japoncanın japonların dili oluşu gibi shinto da japonların geleneksel dini. ama işte budizmle hatta evlilik törenlerinde falan hristiyanlıkla karıştırarak yaşıyorlar. bir tapınağa gidildiğinde ise 3 defa çan çalıp,dilek diliyorlar ya da para atıyorlar çan çalma yerine.
.
geleneklerine bağlılığın yanında kurallara da bağlı insanlara sahip yer. kuralları uygulatmak için görevli dikmeye de gerek yok bu ülkede insanlar birbirini uyarıyor. farklı japonya, ters de. trafik sağdan gider,voltaj 110 volttur prizler amerikandaki gibi, yemek yemeyi yeniden öğrenmek gerekir, tek alfabe yetmez 3 tane bilmek gerekir, su yerine yeşil çay içmeye,yanında selpak değil havlu taşımaya alışmak gerekir.
.
bir de ingilizce konuşurken t ler s gibi söyleniyor burada, r ile l'nin de pek bir farkı yok. ayrıca beyzbol falan dururken, pek basketsever değildir bu ülkenin insanı ama basketbol şampiyonası da burada yapılmaktadır.
.
böyle bir yer işte japonya kısaca. nedensizce türkleri seven bi ülke
:

Wednesday, April 11, 2007

sessizlik

"daralıyorum bu ara geleceği düşündükçe. burası dışında bir yerde yaşayamam dediğim istanbul beni boğuyor, bunaltıyor. tahammül edemiyorum artık insanlarına, soluyabilecek bir havasının kalmayışına zormala tavırlarına.. bir şehir sen nefes alabildiğince yaşanabilirmiş" diye başlamıştım aslında buraya bir vakitler, sonrasından ise günlüğe dönüşmesinden çekindim-başını sildim..

sessizleşin çocuklar,
sakinliğe ihtiyaç var...

gerçekten ihtiyaç var, bir durum da dinlenmeye soluk almaya aklımızız başımızı toplamaya. ama diğer yandan "sessizlik cinayettir".başkalarının hayallerinin, hayatlarının katledilmesine kendiki tehlikeye girene kadar sessiz kalırsa insan çok geç olmaz mı? ya da madem rahatsızsın kal düzelt, en basit ev-anne kuralı.
o bu değil de kendimden de rahatsızım esasında,huzursuzluk veren diğer bir çok konunun yanında..
ki şöyle de bir şey esasında tanımadığım komşunun tavrı üzerine sinirlenme ve sonunda konuyu bağlayamama....
.

Wednesday, April 4, 2007

dostoviski


bu da bir kültür olayı tabi. bunca zamandır kendileri dostoyevski olarak bilir idim ben.meğersem kendileri dostoviski imiş, sayın erdoğan öyle buyurmuşlar ısrarla, hem kendileri last.fm'de de sanatçı kişiliğiyle yer almakta.. adı da mikail olsa gerek dostoviskinin...
.
.
.
sonradan bir ekleme; tayyip baksana, kaç kişiyiz saysana :))