Friday, June 24, 2011


"there is a reason i said i'd be happy alone; it wasn't 'cause i thought i'd be
 happy alone. it was because i thought if i loved someone and then it fell 
apart, i might not make it. it's easier to be alone. because 
what if you learn that you need love and then you don't have it? what if you like it 
and lean on it? what if you shape your life around it? and then... it falls apart.
 can you even survive that kind of pain? losing love is like organ damage; it's like 
dying. the only difference is death ends... this... it could go on forever."




*love. her anlam ve yöneliminde

but no. i am not happy at all
.

Thursday, June 23, 2011

zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır

armut yaz meyvesi mi sonbahar mı bahar mı diye düşünürken ya da belki de anında unuttuğum başka birşeyler düşünürken akla gelen söz öbeği


tek istediğim bir an önce türkiyeye gitmekken önce mayıstaki planları eylüle ertelemek zorunda kaldım, şimdi de eylülde muhtemelen gidemeyeceğim zürihte olmam gerektiği haberini alıyorum.. bi bırak ama beni isviçre. kedinin böcekle oynaması gibi uğraşmasan artık benle?
ekimde de oturma iznini bekleyeceğim zaten yine buraya tıkılı...

11 derecelik yaz akşamından sevgilerle,
...


http://fizy.com/#s/1nl4tb


bu şarkıysa armutlu bir başlığa daha yakaşır...
http://fizy.com/#s/1lthwa



lumbaaj , lumbaj, lumbalaaaj ajde ajde ajdee..

Wednesday, June 22, 2011

weltschmerz..

bazen tek kelimelik destan yazıyor bu almanlar bir kavram için, ama bazen ise kısacık bir kelime o kadar çok şeyi özetleyebiliyor ki.
weltschmerz
hep cümle içinde kullanmayı istiyorum, ama galiba daha hiç kullanmadım. belki yazmışımdır.

bir de "sein" ı severim, birinin yazısında "var olmak" ve "o'nun olmak" üzerine açıkcası ne olduğunu hatırlamadığım bişeyi okuduğumdan beri. bir o aklımda kalmış. gerçi lise günlerine tekabül ediyor bu, kimin olduğunu hatırlamam benden beklenemez zaten.

doch da diğer bir favori kelimem. türkçe ya da ingilizcede de olsa keşke. hem ağıza oturuyor, kem de tek kelimeyle direk yanıt...

ama bir nein öyle mi. hele de bir isviçreliden mesela st gallen diyalektli birisinden duymuşsanız, nAğYYn ... yok olmuyor o gırtlaktan kesin netlikte çıkan ses yazıyla verilmiyor. ıyhh..

bir de isviçrelilerden pek duymadım ama almanların "hey alter..." diye seslenmeleri, bunu da sevmiyorum.

huere geill, mega schön... komik buluyordum ilk başta hala da komik buluyorum ama kulağıma hoş gelmeye başladı bunlarsa.

ayrıca, alplerin içindeki ülkenin her boş vakitte alplere giden çocuklarının kabus kelimesine Alptraum demesi bi tek bana mı ilginç geliyor?


.

Tuesday, June 21, 2011

pencereden kar geliyor, aman annem gurbet bana zor geliyor

tamam kar değil ama yağmur. tropikal iklime taşındık şimdide isviçre olarak. serin sabah, sonra güneşli gün derken bir sıcak bir nem bastırıyor ve saat beş altı gibi akşam üstü çılgın bir rüzgar akabinde yağmur fırtına, akşama en geç sabahına duruluyor ortalık. tabi bu bardaktan boşanırcasına yağmur sırasında bi güneş açıyor bir kapkara oluyor ortalık... gökkuşağı görmek hiç bu kadar normal olmamıştı benim için. ertesi gün yine baştan...

yağmur yağınca da baya baya soğuk oluyor, dolayısıyla ben gibi sbahın körü evden çıkıp akşam gelenler ceket-ince hırka-tshirt-mümkünse mayo-ve şemsiye şeklinde 4 mevsime hazır şekilde sokaklarda dolaşmakta şu ara.

temmuz ise üç senedir istisnasız hep yağmurlu. hatta arkadaşla konuşuyorduk çocuğu temmuz doğumlu bi bir yaşındayken mi ne güneşli geçmiş doğumgünü bir de 10 yaşına mı ne girerken, geçen sene oluyor bu da

sınav-tez-rapor-iş-ve bazen de işsizlik beni sıkıştırdığı için ve bunun yanında hastalık sonrası düzenli yemek yeme çabaları, biriken çamaşır, toz içindeki ev, evdeki diğer iki kişinin ellerini hiç bir işe sürmemeleri de iyice beni sinir edip isyanımı arabesk hallerde sunmama yol açıyor...

halbuki 3 senedir isviçrelilerle kalıyordum bu kadar mal(ya da bencil diyim, daha sempatik olsun) olanına raslamamıştım. evi az kullanıyor (haftasonu yok), yemek pişirmiyor (ama evde kutu kutu hazır gıda tüketiyor) diye 6 aydır bir kez dahi çöp çıkarmadı çıkarmıyor mesela. bencil değil mal yaa.sinir oldum yine..





Akıllı insan kendi hatalarından değil, başkalarının hatalarından ders alırmış. Bu hafta da yine birçok akıllı insana ilham vermeye devam edeceksiniz.
 nerden bildin?

aman petrol canım petrol aman annem canım annem gurbet bana git gide zor geliyor yahu..

.

Friday, June 17, 2011

sizi aşka inandıran aşk öldü/öldü de gömüldü / acayip şeyler oldu

uuu çok acayip şeyler oluyor.
doğal hayatla beraber yaşamak benim için çok acayip. gölde ördek ve kuğularla yüzmek, sokakta tilkiye raslamak, sincap a sokak kedisiymişcesine umursamazlık göstermek, sokaktaki kediye ise insan muamelesi yapmak ffalan kabul edilebilir olmuştu benim için ama şu son zamanda sabahları bern e giderken kocaman kuşlara raslamak... alışamadım işte. garip lan, değil mi?

kartal mıdır şahin midir atmaca mıdır bilmem-anlamam, zaten trenle giderken şöyle bir görülüyor anca. tek gördüğüm kocccaman kahverengi-koyu kahve renklerinde kuşlar

bi dolu da kuşa raslanabiliyormuş küççücük isviçrede. hayır kartal martal anlarım da pelikanın flamingonun isviçre işi ne allaa'sen??hayvnat bahçesindeki kuşları da mı sayıyoruz a wiki,anlamadım ki?
http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_birds_of_Switzerland


bu arada, bitmez gözüyle bakılan su isviçrede de azalmaya başladı. üstelik bir aydır falan sürekli yağmur yağıp duruyor. ama buna rağmen almanyanin ikibin bilmem kaç yılına kadar tüm nükleer santralleri kapatma projesinin akabinde isviçre de zaten japonyadaki depremden hemen sonra yeni santral kararını iptal etmişti, şimdi de 2030 mu 35e kadar mı ne hepsini (5 tane) kapatma kararı aldı.
(ki bu santraller deprem olmayan, olacak olsa da 5 şiddetinde beklenen şu memlekette 7 şiddetine dayanacak şekilde yapılmış diye biliyorum ben)

takdir ediyorum iki ülkeyi ama anlamadığım konu sevgili alman ve isviçreli bilim adamları nasıl bir fantastik enerji üretim yöntemi buldunuz ki böyle kendinize güvenle takır takır kapatıyorsunuz?? hadi almanya hakkında çok atıp tutamam da sen isviçre, su dışında doğal hiç bi kaynağın yok göt kadar ülkede fantastik bi enerji tüketimin var, e na'pıcan gülüm? cern de yeni bi işler mi çeviriyorsunuz, hayrolsun?

.
.

Wednesday, June 15, 2011

yine düşsek yollara...


uzun zamandan sonra kendime bir hedef koyabildiğim için mutluyum. eğer uygulayabilirsem de huzura kavuşurum.. şu son zamanda hayattan bıkmış, beklentisiz isteksiz öyle ot gibi bir insan evladına dönüşmüştüm ki tezin ve sonunda öğrenci sıfatınan üzerimden kalkacağı günlere inancım geri geldi. evet bitebilir, çok mümkün.ben de onun motivasyonuyla "bitince bişey yapmalıyım" a takıldım. 


bu ara ne ilgimi çekse altından güney koreliler çıkıyor. daha bugün bile kaç tane korelinin makalesini okudum. ne güzel site/blogmuş diyorum korelinin miş. ne güzel tasarım - koreli, arkadaşa soruyorum aa bu resmi kim çekti "koreli arkadaş", film öneriyorlar koreli - beğeniyorum da gerçi- kore müziğine tearliner dışında saramadım umarım sarmam da ama kalan koreye dair şeyler pek hoş. böyle bişeyler.. işin garibi benim tanıdığım bir koreli de yok

içimdeki bu huzursuzluk falan sebebiyle galiba "bom yeoreum gaeul gyeoul geurigo bom" u izledikten sonra içimdeki asya sevdası tekrar kabardı 


öyle resimlere baka baka gezi yazılarını pkuya okuya vakit geçirirken gördüm ki güney kore turizm bilmemnesi kore kitapçıklarını ücretsiz eve postalıyor. hemen açgözlülükle ben de istiyorum ben de ben de dedim ve sipariş ettim. sözde bir ayda gelirmişmiş

neyse öyle böyle, derken bugün evden aceleyle stres olduğum bir görüşmeye gidecekken posta kutusunda kocaman bir zarf buldum.. sevindim, ilk önce sadece fatura dışında bir şey geldiği için sonra da içinden çıkanlar için. ben salak gibi seviyorum böyle tanıtım kitapçıklarını. sırf reklam değil de bilgi içerenlerini. mesela kimi ülkeler şehirler falan sırf özel turları pazarlar gibi yapıyorlar ama bu kore öyle yapmamış. bu işi de güzel başarmış kahretmeye ki..

ilk olarak kore mutfağı kitapçığı var ki şahane tarifleri olsun resimleri olsun, sokakta satılan yiyeceklerin bazısının ne olduğu olsun... sadece bu gelse yine sevinirmişim meğersem ben.
duty free de alışveriş yaparsan indirim kuponu, bi kaç sayfa dans, formula falan etkinlik flyer ı da diğer çıkanlar. 

sonra genişçe bir kitapçık. bu bizim turiizm kitapçıklarına benziyor. poster yapılasıca resimler azıcık da açıklama. 

büyükçe bir harita..

esas postanın içeriğini oluşturansa kore rehberi, 240 sayfalık bişey. baya baya anlatmış ulaşım şehirler, kültür.. lonely planeti örnek seçmişler sanırım kendilerine. mini'si. ya da hafif i en azından.

böyle sevinip paketin içinden çıkanlara bekle beni kore havasına giriverdim hemen. ve kitapçığı incelerken "bekle beni çünkü..."lere geçtim.






temple stay diye bişey varmış. bir gün- iki gün- ya da uzun dönem -bir ay galiba bu- tapınakta kalıp budistlerin yaşamına ortak oluyorsun. sırf o değil çeşitli programlar sunuyorlar aslında. fiyatları da uygun buna karşılık. gidersem buna katılacağım kesinlikle. kafamdaki koreye gideceğim dönemde muhtemelen manevi ve vücut olarak rahatlayamaya ihtiyacım olacağını düşünüyoum, iki gün ne kadar etkili olabilir bilemiyorum ,olduğu kadar. doğa falan , en olmadı sabahın köründe 100 kere eğilip kalkmak iyi gelir bünyeye.
şuradan ayrıntılı bilgi alınabilir
http://eng.templestay.com/index.asp
yandaki "can i recommend temple stay supplements for you" sorusu çok sempatik geldi bana. pek yardımcı olmuyor sanki ama işte kabaca eliyor en azından..

hayran kaldığım diğer bir servis ise online olarak olayı halletmemizi sağlayan gönüllü tur liderleri. http://english.visitkorea.or.kr/enu/GK/GK_EN_2_7_3_1.jsp
işleyişi nasıldır bilemem de teorik olarak yerel insanlarla iletişime geçmek için süper bir yöntem. özellikle grup olarak gidildiyse ya da orada grup haline gelme şansı varsa..



bu arada kim ki duk falan bilindik de izlemediyseniz " i'm a cyborg, but that's ok" i kesin kesin izleyin.



ulen kore
.


ve ulen ben. zeki müren çalıyor!?

Friday, June 10, 2011

yanlış zamanda yanlış yerde olmak



videosu da varmış.. bunu ziyaret etmeyi ister idim çok

lauch

pırasa... yurtdışında türkleri tanıyıcı özel bi kelime mi oldu bilemedim ama bu resmi gördüğümde kesin türk bunu çeken dedirtti bana



"insanlar ikiye ayrılır" ne de olsa