Wednesday, December 26, 2012

vitali hakko

"Ben resim yapamam. Beste yapamam. Şiir yazamam. Ama, insanlara renklerle, desenlerle ortaya koyacağım ve onları mutlu kılacağına inandığım bir eşarp, bir kravat, bir giysi seçip, onu gerçekleştirebilirim. Güzel sözlerle onların gönlünü alabilir, mutlu anlar yaşatabilirim. Biz eskiler bunları, gençlere anlatmakta güçlük çekeriz. Onlara anlamakta güçlük çekerler. Bana çevremdeki gençler, oğlum dahil, sık sık, “devir değişiyor” derler. Haklıdırlar. Ne var ki, devir ilk defa değişmiyor. Ben hayatım boyunca, bu devir denen şeyin birçok defa değiştiğini gördüm. Ama ağaçlar, çiçekler, kuşlar, kelebekler değişmiyor. Güzelliğin biçimi değişiyor olabilir, ama özü değişmiyor.

Hayatta öğrendiğim gerçeklerden biridir: Sizinle ilgili iyi bir şey söylense, bu doğru da olsa, buna pek az kimse inanır. Ama söylenen kötü bir şeyse hemen herkes inanır. Yalan ne kadar büyükse inananı o kadar çok olurmuş"

http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=8172&rid=4369&p=8  



sevdim.
saygı duydum.

Monday, December 24, 2012

recitethis

çok eğlenceli bir o kadar da pratik bir site imiş. elzem bişey mi tartışılır o ayrı
http://www.recitethis.com/





"Home is where one starts from"

bazen,
başka bir şey demeye gerek kalmıyor.




kutlanıyorsa mutlu noeller, kutlanmıyorsa hadi bana hoşgeldinler...





"o değil de" ... şuna da katılmadan geçilebilr mi:...

"Home is people. Not a place.
If you go back there after the people are gone,
then all you can see is what is not there any more."

başlık ve robin hobb un bu lafı steve mccurry'den..


Thursday, December 20, 2012

yine de şaşırtıyorsun beni isviçre




bunlar imiş eurovision 2013e seçilenler.

tekrarlı basit falan bi melodisi olduğundan tutar gibi belki ama beni şaşırtan bu değil de grubun baya açıktan açıktan hristiyan propagandalı olması ve amcam helal olsun sana da

diğer şaşmalara doyamadığım konu ise reklamlarda bazen aşırı derece direkt olmaları. bazı örneklerini vermiştir (bu ve bu gibi). demek istediklerini löp diye sunuyorlar yani, hiç öyle imalar lafı dolandırmalar veya alınırlar mı endişesi olmadan. sbb nin bir reklamını ararken (şu yukarıdaki 94 yaşındaki Emil amcamın sayfada yanlız kalmasına gönlüm el vermediydi) bambaşka şeylere rasladım google sağolsun.

biri isviçre MS grubunun reklamı, galiba 2006-2007 yıllarında yayınlanmış


veya HIV karşıtı bir reklam ki devamı burada, geçmiş yıllara gittikçe ilginçleşiyor resimdekiler 







şu posteri ise ben tramvayda görmeye bıkmıştım da onlar asmaya bıkmadıydı




öyle yani. tutucu geçinen bir ülkede gayet göze sokulan çalışmalar yapılabiliyor imiş. ya da anlamaları için göze mi sokmak gerekiyor?...

neden "fair trade"?

böyle de boktan bi dünya... çalışanlarına insan gibi davransınlar diye,yani zaten yapıyor olmaları gereken bir şey için, ekstra para veriyoruz şirketlere.  bu belgeselde de olay sadece yasak olmasına rağmen çocuk işçi çalıştırmak değil, çocukları kaçırıp zorla hatta üstüne para vermeden kölelik sistemini oracıkta kurmuş olmaları






bu arada pekbaşarılı bir belgesel diyemem bunun için.yani bence... ama böyle bir gerçek var. ve buna rağmen ben -birçoğumuz gibi- nestleye girebilsem diye hayaller kuruyorum. başa dönmek gibi olacak ama böyle de boktan bi dünya
(tek kişiliksiz tipin ben olduğumu hiç sanmıyorum zira)

Monday, December 17, 2012

adam gibi adam



çok eğlenceli istanbul, türkiye ve daha niceleri üzerine çizimler var ama burada: http://www.razblint.com

eat to defeat (cancer)

bahsetmezsem eğer unuturmuşum gibi, unutulurmuş gibi.. konusu gezi olmasa da "gıda"dan ömrüm billah bahsedeceğim için gayet de bloga dahil bir durum gibi

aslında benim pek diyeceğim birşey yok, adamımız Dr William Li demiş Ted'de yaptığı konuşmada. Anjiogenez (yeni damar oluşumu) kontrol altına alınarak-engellenerek kanserin gelişimi engelleniyor hatta erken davranılırsa oluşumu bile engellebilmesi söz konusu. bu "erken davranma" safhasını incelediğindeyse doktor Li, buluyor ki genetik faktörler göz önüne alınmazsa, insanların yediklerinin önemli bir etkisi var kanser oluşumunda. buradan yola çıkarak da "eat to defeat (cancer)" ((kanseri) yenmek için ye) mottosu gelişiyor: http://www.eattodefeatcancer.org








bu sitede en özet kısım evidence sekmesi. yapılan araştırmaları gayet güzel sıralamışlar (neleri yersek kansere yol açan hücre oluşumu riski azalır)

ki aynı sayfadan benim şaşırdığım, zamanında onca tavuğu boşuna heba ettiğimizi gösteren bir bilgi:
Kimchi, the Korean fermented cabbage dish, suppresses H5N1 avian influenza (bird flu) according to scientists at Seoul National University who successfully treated infected chickens with kimchi. Korea's claim of being SARS-free is also often attributed to its population's ingestion of kimchi.

kısaca, kimchi (kore usulü baharatlı lahana turşusu) ile kuş gribine yakalanan tavukları tedavi etmişler -boşuna katliam yaptık-

sadece listelenen bu gıdaların faydalı olduğunu göstermiyor yalnız site, muhtemelen o araştırma grubu belli gıda grupları üzerine yoğunlaşıp, listeledikleri bu gıdaların kanseri önlemede yüksek potansiyelinin bulunduğu anlamına geliyordur. tamamen incelemedim ve kanser de benim uzmanlık alanım değil ama eğitim boyunca bi ton kanser ve x gidası şeklinde makaleye rasgeldiğimdne  böyle bi ekleme yapma hakkı gördüm kendimde. zira bazı insanların sadece önlerine sunulan listeye inanıp geri kalan şeyleri hayatından çıkarma potansiyeli var. yapmayın etmeyin
(ve fakat genel kural: faydasını görmek istiyorsan çok pişirme!)


aklıma gelmişken videoda verilen çay örneği oldukça ilginçti. -benim için- mesela, gıdaların raf ömrünü uzatma konusunda çok bilinen bir uygulama belli faktörlerin beraber uygulanıp etkinin tek başlarına olandan daha da arttırılmasıdır. çay üzerine yaptıkları araştırmada da , ayrı ayrı çay türlerinden kanseri önleme olasılığı en yüksek olanın earl grey olduğunu bulmuşlar. ama tek başına içildiğinde önleyici etkisi az gözüken iki çay (unuttum şimdi adlarını) karıştırıldığında koruyucu etkinin earl greyden daha fazla olduğu bulunmuş. araştırma süreleri biraz uzun malesef ki bu konuların, ama sanki bu tür kombinasyonlarla daha sağlıklı nesillere ulaşılabilinir.
(ya da ürkütücü olan, bunun tersinin de muhtemelen etkili olması; kola zararlı cips zararlı, cips-kola kilit piiiüüüvv gibi...)






anjiogenez inhitbitörleriyle kanser tedavisinin bu kadar yaygınlaştığını ve kesin sonuçlar verebildiğini bilmiyordum ben. google aramada çıkan ilk site olan şurada güzelce toparlamışlar sanki konuyu 
http://kanhastaliklari.net/icerik.php?id=309&alt_id=312

soru cevağp şeklinde giden biraz uzun bir yazı, mesela ilk dört başlık (soru/cevap) şu şekilde:

Angiogenez İnhibibitör Tedavisi


Tümörlere kan desteğini azaltmak için yapılan tedavilerin genel özeti

1.Anjiogenez nedir?
Anjiogenez yeni kan damarlarının oluşumu demektir. Anjiogenez vücutta üretilen belli kimyasallar tarafından kontrol edilen bir süreçtir. Bu kimyasalların bazıları hücreleri zarar görmüş kan damarlarını onarmak veya yenilerini oluşturmak için uyarır. Anjiogenez inhibitörleri denen diğerleri ise bu sürecin durdurulmasını işaret eder.
2.Kanserde anjiogenez niçin önemlidir?

Anjiogenez kanserin büyümesinde ve yayılmasında önemli bir rol oynar. Yeni kan damarları kanser hücrelerini oksijen ve besin maddeleriyle “besler” ve böylece bu hücrelerin büyümesine, yakınlardaki dokulara saldırmasına, vücudun diğer bölümlerine yayılarak yeni kanser kolonileri kurmasına olanak sağlar.
3.Anjiogenez tümörlerde nasıl durdurulabilir?

Tümörler yeni kan damarları olmaksızın büyüyüp yayılamayacakları için, bilim adamları anjiogenezi duruduracak yöntemler bulmaya çalışmaktadır. Bilim adamları aynı zamanda antinjiogenetik ajanlar adı verilen doğal ve yapay anjiogenez inhibitörleri üzerine çalışmakta ve bu kimyasalların yeni kan damarlarının oluşumunu önleyerek kanserin büyümesini yavaşlatıp engelleyebileceklerini ummaktadırlar.

4.Günümüzde herhangi bir anjiogenez inhibitörü insanlardaki kanserin tedavisinde kullanılmakta mıdır?

Evet. ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), bevacizumab (Avastin®) adlı ilacı vücudun diğer bölgelerine sıçramış olan kolorektal kanserlerin (bağırsak ve rektum kanserleri), bazı non-small cell akciğer kanserlerinin (küçük hücreli olmayan akciğer kanserleri) ve vücudun başka bölgelerine yayılmış olan bazı meme kanserlerinin tedavisinde diğer ilaçlarla birlikte kullanımını onaylamıştır. Bevacizumab tümörün büyümesini geciktirdiği ve daha da önemlisi, hastaların yaşamını uzattığı kanıtlanmış olan ilk anjiogenez inhibitörüdür.

FDA ayrıca anti anjiogenik etkinliği olan diğer ilaçları da multipl myelom, mantlehücreli lenfoma, gastroentestinal stromal tümörler (GIST) ve böbrek kanserinde tedavi için kullanımını onaylamıştır.

Araştırmacılar ayrıca bu ilaçların diğer kanserlerin tedavisi için de incelemektedirler (bkz. Soru 8).

Sunday, December 16, 2012

planlar mı?...

planını başkasına söylemeyeceksin gerçekleşmez şeklinde batıl bi inanç geliştirdiğimi sanıp kendime kızmaya başlıyordum ki meğersem doğruymuş, sadece batıllıkla ya da başkalarıyla alakası olmayıp kendi kendinin kuyusunu tıkıyormuş kişi


otizm ve spor

türkiyedeki sportizm ve isveç'de geçen kısa bir belgesel, sporun otistik çocuklarda kıs sürede gelişme sağlayabileceğini gösteren..



Autism - Alex's improvement with sports training from Didar Arslan on Vimeo.

Tuesday, December 4, 2012

herkes

aa gece gece sevindim, aslında gayet de nedensizce.
şarkıdan bağımsız adamından mütevellit






iki gündür bilgisayar başından kalkmadım işi yetiştiricem diye, neyse, bir iki gün devam etkisi olarak temizlemek istiyorum dinlediğim şarkılardaki tüm ck, aı gibi boğadan/tükürükten çıkan sesleri, açık e leri, uzun z leri,patlayan sesleri...  

ya facebookta grazdaki krampus geçidini gördüm, çok pısırık kalıyor bunların yanında schmutzli ler. o değil de, sami claus beni de unutmasan bu 6 aralıkta?

Saturday, December 1, 2012

best countries to be born in...

tabi ki de isviçre! imiş economist'e göre http://www.economist.com/news/21566430-where-be-born-2013-lottery-life

2013te isviçrede doğacak çocuklar 2030da her şeyin en bi iyisine (en yüksek kazanç, refah, uzun ömür vs vs...) sahip olacaklarmış, ve doğmak için en iyi ülke seçilmiş.
1988de yapılan aynı araştırmaya göre bir de yawn index(hayatın sıkıcılık derecesi) eklemişler,ve isviçre bu konuda anca iki puan almış, 1in en kötüsü olduğunu belirtmeme bilmem gerek var mı... ve bilemiyorum bu konuda çok değişti mi

türkiye 51., nijerya 80., yunanistan 34. sırada mesela örnek vermek gerekirse.



offff, içip içip vandalizm aşkına gelen isviçreli ergenleri hiç çekemiyorum gecenin birinde. normal hayatlarında yapamadıkları gürültünün alasını şu vakitte kafam güzel kisvesi altında anırarak önlerine gelen tüm bisikletleri parçalayıp eğip büküp olmadı köprüden atmak, yok direğe bağlı ise direğin tepesine çıkarmak gibi zevkleri var şaşozların. ve evin önünde göremediğim bir noktada kuduruyorlar yarım saattir.