Wednesday, September 25, 2013

put on a smiling face

bu ara gülümsemeye bazen o kadar zorluyorum ki kendimi, kendimden soğuyorum... "as long as you keep on smiling".. gibi bir tavsiye almıştım başlarken, uymaya çalışıyorum, ki zaten karakterde de bu var. bozuntuya verme,gül geç






o değil de ne hallere düştük, eli kolu bağlı olup bi fatura bile kesememek ,böhhhh

..

Sunday, September 22, 2013

Je hais les dimanches

herkes şehre alıştın mı adapte olabildin mi diye soruyor oysa ben eve daha alışamadım....






nerdeyse her pazar aynı tartışma aynı gereksiz stres sinir.. bu yaşta ergenlikte verdiğim kavgaları yaşıyorum bu olayın kendisinden daha çok koyuyor

hayır, 12 geç bir saat değil anne, hatırlarsan gitmeden önce daha çok dışarı çıkıp daha geç eve dönerdim...

Sunday, September 15, 2013

bulutlar adam öldürmesin

öldürüyor ama, göz göre göre sizin o gaz bulutlarınız güzelim insanları öldürüyor. siz bunu bilmezden gelseniz de biz iyi biliriz.



dostlar tiyatrosunun nam-ı diğer genco erkal'ın yaşamaya dair'ine gidilmeli, ali paşa han'ın avlusunun, odalarının, metallerinin, pencerelerinin, merdivenlerinin, yıldızlarının ne güzel kullanıldığını görmek, genco erkal'ın enerjisini hissetmek, tülay günal'a hayran olmak, ne olursa olsun hayata sarılabilmek için..

belki oralara kadar gitmişken, can oba'da yemek yenmeli öncesinde, tek başına hazırladığı servis ettiği falan düşünülerek biraz da erken gidilmeli yoksa oyuna yetişilemeyebilir, hem oyun başlamadan handa bir çay içmek de güzel olsa gerek..

yaşamayı ciddiye almalı yani. onlar rahat yaşamanıza izin vermiyorlarsa büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın, yaşadım diyebilmek için, yaşadılar diyebilmek için yaşamaya devam etmeleri için








Friday, September 13, 2013

bugün niçin "allah belanızı versin"?

olaki gündemin alternatif ana başlıklarını kaçırdınız (alternaif derken ana akım medyada yayınlanmadığı için) özetini takip edebileceğiniz sitelerden biri http://bugunnicinallahbelaniziversin.tumblr.com

bir ara bu konudaki inancımı yitirmiştim ama şu anda umuyorum ki gözgöre göre yanlışı yapanın yaptığı yanına kalmayacak. kalmamalı.. allah belasını mı verir evren karmasını mı yollar detayı çok da önemli değil



hem, "siz niye hep bizim çocukları öldürüyorsunuz"?

http://birgun.net/yazi-goster/ece-temelkuran/12-9-2013/siz-niye-hep-bizim-cocuklari-olduruyorsunuz-543.html





fuck you anyway...


Saturday, September 7, 2013

"gitmek", "dönmek"e karşı

gitmek üzerine bu kadar çok yazı, şarkı, şiir var iken neden dönmek kavramı böylesi geçiştirilmiş?

ben mi bilmiyorum acaba, uzun süredir gitmelerle haşır neşir olduğum için mi yani?

liseden beri gittim ben, gezmek için, iş için, okumak için, şunun için bunun için... şimdi ise o gitme devrini bir süreliğine kapatmaya çalışıyorum. giden değil de dönen, uzaktaki değil dibindeki olmaya çalışıyorum ama sanırım üzerimdeki giden yaftasını kaldırmak zaman alacak?

diyeceğim o ki,dönmek zor sanki. gittiğim zamankileri bulamayacağımı biliyordum elbet, ama şu an anlatamadığım bir garip hissi, burukluğu var bu işin.  "neresi sıla, neresi gurbet" gibi ama daha fazlası..

mesela, gitmeye alışan biri için dönmenin zorluk kattığı konulardan biri de dönülen yerdeki hayatı yaşayabilmek için bazı şeylere sabretmenin gerektiğine dair genel kanı. hayat zaten kısacıkken, annanem bile nası geçti hiç anlamadım diyorken niye sabredelim? sabret et okulum bitince/ sabret iş bulunca/ işe alışınca/ iş yoğunluğu geçince/ çocuklar büyüyünce/ param olunca/...

insanlara, kısa vadeli olaylara karşı sabırlı,tahammüllüyümdür ama bu konuda sabretmeyi hayatı ertelemeyi kabullenemiyorum. acaba bu yüzden mi giden oldum hep?

işi kabul ederken müdürün ikna cümlelerinde biri de yapılan araştırmalara göre para iş hayatında ne işte çalışmak ne de işi bırakmak konusunda bir öncelikmiş. oysa ben işe başlarken biriktirdiğim parayla gideceğim yeri düşünüyordum. (yine gitmek.. kısa sürelisi) kabulleniyorum, ama pek anlamıyorum hayattan zevk almaya çalışmak dışında başka neden çalışır insan

öyle işte. dönmek, mutluluk verici ilk başta, çok hem de. ama zamanla aklının gitmelerde kalması, topladığın magnetlerle buzdolabını açmadan mutlu olmak demek dönmek, anıları eşyalarda yaşatmak, özlemleri kovuşturmak, yanlışları görmek ama bunları söylemeye çekinmek demek benim için şu ara





gitmek mi kolay, dönmek mi.. giderken dönebilecek bir yerin olduğunu biliyorsun, dönünce ise...

bir durdum burda şunu yazarken. dönünce ise kavuşuyorsun senin gidişine alışmış olanlara. ve dönünce de gidebilecek bir yerin var, ama mesela vizen olduğu sürece.gibi.. daha bi buruk



öğrenmek gerek geriye bakmamayı, değişimleri kabullenmeyi, insanları kabullenmeyi öğrendiğim gibi bunu da öğrenmeli.


rakılı bir akşama,soğuk bir şaraba davet gibi dönmek, evet..




gitmek de dönmek de durup durup yeni türküye geçmek demek belki de,en kısaca özetle böylesi birşeylerli