Friday, July 29, 2011

kendine öyle bir hayat hayal etmek



"Oyunun adı, "kendine öyle bir hayat hayal etmek". Akşamları adada, Brenton'un yerinde otururken oynanabilir bu oyun, o sırada iki,üç sigara ve rom-kola içmek iyi olur. Saçları kum kokan küçük, uyuklayan bir adalı çocuğu kucağa almak iyi olur. Hava açık olmalı, daha da iyisi yıldızlar ışıl ışıl parlamalı, çok sıcak olmalı, belki de boğucu sıcak Oyunun adı, "Kendine Öyle Bir Hayat Hayal Etmek" , hiç bir kuralı yok.
'Bir düşünsene,' diyor Nora. 'Bir düşünsene.' "
Kasırga, Judith Hermann







öyle bir hayat hayal ediyorum, ve tersini yaşarken buluyorum kendimi.

diyecek başka bir şey de bırakmıyor bana hayat.

Tuesday, July 19, 2011

istanbul on my mind...


ve adalarla başlayalım...













ben her geldiğimde gök boşaldığı için bulutlar genelde arka fon istanbula dair fotoğraflarımda...


yarın sabah son sınavım var, zor olacak fakat benim tek düşünebildiğim perşembe. o kadar isyan ettim, biletlerim elimde patladı, planlarım yalan oldu, birden yine isyan edip istanbul yolcusu oluverdim ani bir kararla. heyecanlıyım, 4 yıldır temmuz sıcağı görmemiş bir insanım 30 derece nasıl bişeydi, peki ya o istanbul nemi?
bugün sabahlayacak olsam da yatcaz kalcaz istanbulda olcaz şeklinde avutabilirim kendimi di mi?
bu sınavdan kalırsam nası güzel kapak olur bana....



http://www.demirhanbaylan.net/DBArsiv/025%20CENNET_db.mp3


denize girebilmek ne büyük bir nimetmiş. zürihte tamam hava güzel oldu mu kuğular gelip seni kışkışlamadığı sürece her yerden suya girebiliyosun, ama... mesela nehirde (limmat) yüzmek yok aslında, öyle kokoşlar gibi akıntıya bırakıyorsun kendini,  sonra müsait bi yerden karaya çıkıp geri yürüyorsun ayaklara artık ne batarsa bahtına. göl ise tuzsuz muzsuz serinlik etkisi veriyor tamam da yüzmüş hissi vermiyor bana. ayrıca çıkınca kum yok taş yok midye yok...boş olan her yere serilebilmek güzel bir özgürlük ama çim toprak asfalt beton... keyif kaçırıcı...








fakat gel gör ki saçma bi endişe başladı bende ilk defa. ben ordayken aylardır zar zor yaşatmayı başardığım çiçeklerime ne olacak? evdekiler zerre sallamaz, benciller zaten... bir haftadır tencerenin biri ocağın üstünde duruyor, yıkamadım bilmiyorum hangisi kullanmış onlar da yıkamıyor. en kötüsü beni evden soğutan, el sabunu bitti banyoda,ben kendime aldım sinirlendiğim için hala almadı bunlar. off ne güzel bişey sonunda eve gidecek olmak...
zürihteki eski evimi de özledim, istanbulu özlemenin yanı sıra.....





.



.

Sunday, July 17, 2011

bi-mong...



kim söylüyor filmin sonunda çalan bu şarkıyı?





.

evim bana der ki: "beni terk etme, senin geçmişin burada." 
yolum bana der ki: "gel, beni takip et, senin geleceğin benim."
ve ben evime ve yoluma derim ki : "geçmişim yok, geleceğim de. 
eğer burada kalırsam, kalışım da bir gidiş olacak; gidersem, gidişim de bir kalış olacak. 
sadece aşk ve ölüm her şeyi değiştirir."**



karar veremeyip de arada kalmak çok yorucu






.** evet kaç zamandır yanda yazıp duran -sözde kendimi tanıtan- yazı/şiir oruç aruobadan

Wednesday, July 13, 2011

Zurich streets..



Zurich car drivers spend more time stuck in traffic jams than in most other European cities, but the city is unrepentant about its pedestrian friendly policy.

http://www.swissinfo.ch/eng/swiss_news/Zurich_streets_among_Europe_s_most_congested.html?cid=30634398


öyle valla... tramvay, yaya, bisikletli, otobüs ve araba şeklinde bir öncelik yollarda, ve yıllarca bitmeyen köprü yol bakım çalışmaları...
kazı, yapım,onarım gibi işlerde isyan ettirecek kadar yavaşlar. tamam bizde belki biraz sallapati yapılıyor olbilir, bunlarda belki daha düzgün yapılıyor olabilir de bu kadar uzun süremez sürmemeli, bakım bitene kadar eskiyor





mübalağayı seviyorum azizim..

Sunday, July 10, 2011

bir sürü haller içinde halim...

yarın sabaha bir sınav, 10 sayfalık bir rapor,ve bir sunum yetiştirmem gerekiyor. günün 75 saat olması istenen zamanlardan biri bu pazar da. haftasonlarınu niye vakit öldürerek geçiriyorum bilmem ki


yağmur yağar yaş üstüne
ince kalem kulak üstüne...

Saturday, July 9, 2011

yarattın niye sahip çıkmıyorsundan sonra "yaptın, niye dönüp bakmıyorsun"

ve daha niceleri...
kaşar ne ki bal ne ki diyor insan. ya da niye caanım heykeli yıktırıp yerine dev gıda mamülü taklidi diktirmek istemelerini anlıyor.. kültürde bu var. heykel dendi mi sanat dendi mi, mekanımızın meşhuru ne varsa 100 kat büyütüp dikelim ana meydana. üstteki heykelin hangi akla hizmet bu pozisyonda durduğunun bir açıklamasını yapamayacağım ama ve lakin.
ne diyim,yurdumdan  bu ve daha nice nice yaratıcı heykeller için şurayı http://spektakulersehirheykelleri.tumblr.com/  şiddetle öneririm




ayrıca, istanbulda özellikle moda-taksim civarı çok eğlenceli stencillara çıkartmalara resimlere duvar yazılarına raslanabiliyor.. pek şahane insanlar da resimlerini çekip çekip paylaşıyor ki ne iyi ediyorlar... http://www.istanbulsokak.com/





şu "boya!"dan geçen yaz ne çok görmüştüm.. benden başka kimseye gözükmüyor mu bu yazı acaba diye bir ara kendimden süpheye bile düşmüşlüğüm var. 


ama bir tearliner değilsin

şu kore usulü potporiyi demin gördüm, tearlinera benzer grup var mıdır ki diye bakarken dıp dıp dip dip dibadübüp misali bir şarkıdan sonra ilginç misin a grup derken yutubun önerisi şuna rasladım. battle of -iki grup işte-..siyahlılar eğleniyor gibi duruyor o hoşuma gitti, dib dubap lı şarkı da bunlarındı zaten.başta da onu çalarak başlıyorlar
(böyle dip li dubap lı şeylere zaafım var olduğundan mı beğendim ki?)



belki beyazlılar daha çok eğleniyordur çalarken ama izlerken allahım sen yarattın niye sahip çıkmıyorsun benzeri düşünceler geçtiği için aklımdan pek kendilerine odaklanamadım..sanki beyazlının ilk şarkısı bildik bir şarkı? hatta beyazlar tarafında çıkan kızın söylediği ilk şarkı da?? bana mı öyle geliyor bunlar uluslararası (ingilizce muhtemelen) versiyonları var mı?
sona doğru sıkıldım ben, dinlerseniz eğer ki siz benden şimdiden bir aferim

o değil de....  uzakdoğu asyalı bir metal grubunun nasıl olabileceği ürkütüyor beni..
üşenmeyip bakabilir idim de bunu yazana kadar



.

gel güneş güneş güneşgüneş...

"hala yalnız mısın?
sadece özgür…
peki mutsuz?
sadece alışmış…
peki ya aşık?
sadece eksik… peki ya sen… hala bekliyor musun?
beklemek şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız…
peki ya umut?
umut şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız."




bir iki ay önce global food policy diye bir ders vardı. sürdürülebilirlik /nachhaltigkeit temalı. dersin son günü sürdürülebilirlik kriterlerine uygun olarak yemek hazırladık öğrenciler olarak. masayı eski gazetelerle kapladık (özellikle doğa ve sürdürülebilirlik üzerine haberler içeren kısımlarıyla), en son çok boş oldu diyip bahçeden çiçek topladılar. değişik, eğlenceli birşey oldu



Saturday, July 2, 2011

enerji tasarrufu konusunda isviçreden çılgın bir öneri daha

üstelik böylece enerji tüketimi ülkede %5 oranında azaltılacakmış!


mış mış!..

mhp mi daha çılgın svp mi?

svp tabiki de!

şimdi de oturmuş çarpmış bölmüş toplamış çıkarmışlar ve ekonomiye faydası dokunmayan yabancıları (sığınmacılar ve kaçaklar dahil -bu durumda kaçakların yerlerini biliyorlar?-) kapı dışarı ederlerse ülkede %5,5 oranında enerji tasarrufu sağlanıyormuş.
düşün ki bir de hepimizi dışarı attı, çok çılgın isviçre avrupaya enerji bile satabilir

ha üretim yapacak adam kalmaz ama olsun. svp ona da bir çözüm bulur.

mhp  nin 40 yıl hesaplamaları çok sönük çok masum kalıyor gördüğünüz gibi.


http://www.jsvp.ch/deutsch/aktuell/pressemitteilungen2011/110418.htm

anlaşılmıyorsa google translate makul bir çeviri yapıyor.


.

Friday, July 1, 2011

salü liebe lüüte

hier ist besetzt!


zürichte benim oturduğum yerin oralarda kıyafet satan bir dükkan mı -ne sattığını şimdi unutttuğum bir yer vardı. kapandı içindeki eşyaları falan sattılar öylece kalakaldı aylarca. bir gün (1-2 ay önce) işgal edildi çiçek cocuklar tarafından.. (kim bilmiyorum esasında)


don't mess with flowers şeklinde de kapıya tehdit notu düştüler :)
aslında tüm binayı işgal etmişlerdi galiba sonra üst katları verme sadece giriş katını mı alma konusunda anlaştılar ne yaptılar nee ettiler bilmiyorum am artık boydan boya asılı şeyler gitti. bazen konserler oluyor, arada akşam üstü cafe olarak işletiyorlar, öyle takılıyor tüttürüyor gençler. ben de şaşırıyorum.





ayrıca, tramvay durağında da olsa detaylar eğlencelidir...