Saturday, February 4, 2012

kahve

yok, daha çok yazılmalı insanların böyle gözüne gözüne sokulmalı bazı bilgiler. insanoğlu malum tembelliğe şiddetli bir eğilim gösteriyor, araştırmak falan yalan bi çoğumuz için.

şöyle baştan başlarsam, ben buraya gelmeden önce kahve kültürümde yer alan tek şey uzak durulası french press, eh işte cappuccino, kurtarıcı ama yavan nescafe, sıcak günlerin dostu frappe ve câanım türk kahvesi idi. yazınca farkettim de gene varmış üç beş şey, fakat meğersem aslında neler neler var imiş evde makinasına bi ton para vermeden yapılacak.

yok, bu aletleri tanıtmayacağım, özür dilerim iş yetiştirmem lazım. her iş başlangıcından önceki rutinlerden biri olarak kahvemi almışken aklıma geldi


şu ocak üstü kahve makinaları, makinayla bir alakası yok da türkçesi de yok bildiğim kadarıyla... neyse, bunları sabunla eni konu yıkamayın e mi? öteki evdeyken, 7 kişi olduğumuzdan mütevellit, günde bi kaç defa kullanılıyordu bu alet, dolayısıyla aman bekledi mi kirlendi mi tozlandı mı içindeki küf mü oldu falan gibi bi endişemiz de yoktu, çalkala ve doldur şeklinde bir beraberliğimiz vardı kendisiyle. lakin şimdi bu evde bu zımbırtıdan yoktu, duramam dedim gittim aldım. ama diğerleri kahve içmiyor. ben de ilk taşındığımda restoranın birinde çalışıyordum gün içinde kafi derecede kahve-kafein tüketiyordum zaten, alet pek bi boynu bükük kalmıştı. arada kullandığım zamanlardaysa kullanmadan bi yıkıyordum, ve hep aldığım yere sövdüm sövdüm durdum böğğğğ ne biçim tadın var/ ne beceriksizsin sen öyle/ o kadar duruladım hala bu ne sabun tadı öeh mara falan şeklinde...

ben malımışım.

özetle, sabunlamayın a kuzum bu ocak üstü italyan kahve makinasını, espresso zımbırtısını, bialetti espresso maker ı ,bialetti moka yı , italyan espresso maker ıvs vs ne diyorsanız işte siz bu alete, bu mantıkla biraz farklı özellikte kahve  yapan çeşitleri var. gerçekten sabun tadı geliyor ağza. bir de ilk yaptığınız kahve içilmez, ki zaten hemen hemen her paketin üstünde yazıyor bu, benim ekleyebileceğim ise alete az zaman tanıyın ikinci üçüncü kahvelerin de tadı kötü olabilir. 

bu durulama mevsuzunda, mesela kahveyi koyduğunuz yer yağlı gibi oluyor ya, aromayı iyileştirici deniyor. sürekli kahve markası değiştirdiğim için katılıp katılmamam gerektiğini bilemiyorum. sanki? belki? diyorlarsa bir bildikleri vardır?

kahve demişken... bu isviçreye dair sevdiğim bir şey de, marketler kahve öğütme makinaları var. yanında bir de kavurmak için bişey beklemek ise benim için fazla lüks olabilirdi muhtemelen

başlarken daha çok yazılmalı, insanların gözüne gözüne sokulmalı demiştim ya. ekşisözlükte kahvedelisi nickli kişi bu işi pek şahane yapıyor, eğer kahveyi seviyorsanız takip edin derim ya da en azından türk kahvesi diye içtiğimiz aslında nedir bilmek için... teknoloji yoksunu insanım galiba beceremedim tüm entrylerini gösteren linki kopyalamayı, yaparsınız ama güvenim tam size 



bi de bu italyan usulü cezvede nasıl hazırlanır ki kahve diyenler için de şöyle google önersin:





bu arada, 4 aylık -bence gayet zorlu!- evrak değiş tokuşlarından sonra oturma iznime kavuştum bugün ve karmaşık duygular içindeyim. bu kadar zor mu olmalı? alttarafı o kıymetli okullarından biri tarafından kabul edilmiş bir öğrenciyim, burnum yeterince sürtüyor zaten o ve bu nedenlerle..hayır ben kendi ülkemde ya sev ya terket stratejisini bu kadar şiddetli hissetmedim ki gideceğim burdan diye imzalı kağıdım da var sende. off doluyum, dedim ya karmaşık duygular; kızgınlığın yanında yoğun bir özgürlük hissi de var lakin, artık evrupanın göbeğinde baştan uca 4 saatlik ülke içinde mapus değilim, vay anasını


üyh... allahtan kısa kesecektim

No comments: